Kollama

Kollama
kollama dizisi

Hoşgeldiniz!

Sitemde Sizlere Kollama Dizisi Bölümleri, Kollama Dizisi Resimleri, Kollama Dizisi Müzikleri,Kollama Dizisi Videoları, Kollama Dizisi Oyuncuları Hakkında paylaşım yapmaya çalışacağım, ilgilerinizi ve yardımlarınızı bekliyorum...

20 Kasım 2010 Cumartesi

KEMAL GÜLEN RÖPORTAJI

Kemal Gülen Röportajı

“Zaman zaman http://www.samanyolufanlari.com’u ziyaret ediyorum. Başarılı çalışmalarınızı alkışlıyor, sizler gibi dostlarımız olduğu için şükrediyorum…”

Değerli ağabeyimiz Kemal Gülen ile iletişime geçip http://www.samanyolufanlari.com’dan olduğumuzu ve müsait bir zamanda kendisiyle röportaj yapmak istediğimizi beyan ediyoruz. Röportaj tarihiyle beraber bize geri dönüyor Kemal Ağabey. Kararlaştırılan gün, tam saatinde Samanyolu Televizyonu’nda olabilmek için sabahın yedisinde yola çıkıyoruz. Malum İstanbul trafiği yüzünden görüşmeye kırk dakika kala biz hâlâ yollardayız. Haftanın ilk iş gününün ve yağmurun felç ettiği trafikle cedelleşiyoruz tabiri caizse. Son yarım saat kala Samanyolu Televizyonu’nu arayarak trafik nedeniyle on beş - yirmi dakika gecikeceğimizi bildiriyoruz. Henüz Kemal Ağabey’in de gelmediğini, gelince haberdar edeceklerini söylüyorlar. Kanala yaklaştığımızda tekrar arıyoruz ve Kemal Ağabey’in gelip gelmediğini öğreniyoruz. Kemal Ağabey gelmiş ve kayıttaymış.

Kanala vardığımızda güvenlik görevlisi ağabey yaklaşıyor ve “Buyurun, kime bakmıştınız?” diyor. Biz de “Kemal Gülen Ağabey ile görüşmemiz vardı. Samanyolu Fanları’ndan.” diyoruz. Ağabey bizi içeri alıyor. Danışmadan bilgi alarak bekleme salonuna geçiyoruz. On dakika sonra Radyolar Sorumlusu olan ağabey, “Siz fanlarımız olmalısınız…” diyerek yanımıza geliyor ve Kemal Ağabey’in odasına çıkıyoruz. Kemal Ağabey gelene kadar Erkan Ağabey ile sohbet ediyoruz. http://www.samanyolufanlari.com gibi büyük bir aileye sahip oldukları için mutlu olduklarını söylüyorlar. Ve Kemal Ağabey geliyor, biraz sohbetten sonra söyleşimize geçiyoruz. Buyurun, sizleri kahve tadındaki söyleşimizle başbaşa bırakalım…

Samanyolu Fanları: Öncelikle teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Bir soruyla başlayalım, Kemal Gülen kimdir, sizin ağzınızdan dinlesek…

Kemal Gülen: Kemal Gülen’in kim olduğu çok önemli değil aslında. Kemal Gülen de garip bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin garip, basit bir vatandaşıdır. Erzurum doğumludur. İlkokulu Erzurum'da, ortaokul ve liseyi İzmir'de okudum. Sonra üniversite için İstanbul’a geldim. 1987 - 1988’de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. Fakülteyi biraz gecikmeli bitirdim. O yıldan bu yıla doksanlı yıllardan beri İstanbul'dayım. Televizyonun açılış gününden itibaren televizyon ekibindenim. Eğitim sürecim televizyon üzerine olmadı. Daha sonra…

Samanyolu Fanları: Nasıl bir geçiş oldu hukuktan televizyon dünyasına, zorlandınız mı?

Kemal Gülen: O zamanlı yıllar doksanlarda tek televizyon vardı zaten. 91 - 92’lerde özel televizyonlar açılmaya başlandı. Yasası da yoktu, yasal mevzuat da müsait değildi. Buna rağmen Turgut Özal'ın getirdiği açılım süreci, iletişimdeki yenilikler, Avrupa'ya yönelik bir Türkiye olması, telefon santralimizden işte internet bağlantımıza kadar yavaş yavaş ilerleme eğilimi Türk televizyonculuğunu da patlattı. Kanunlar müsait değildi. Fakat televizyonlar onlara rağmen kuruldu. Samanyolu Televizyonu da böyle bir dönemde kuruldu. Kurulduğu yerdeki karşıda Fırat Kültür Merkezi’nin (FKM) fuaye bölümlerinde ilk günlerini orada geçirdi. O dönemde ben de FKM'de çalışıyordum. Bir taraftan okuyordum, bir taraftan FKM'de çalışıyordum. Televizyon da orda kurulunca muhtemelen FKM ile bir anlaşma sağladı televizyon yöneticileri ilk üç beş ayını falan orada geçirdi. Muhtemelen bende de bir ışık gördü televizyoncular. Pek insan yoktu televizyon dünyasından. TRT'den çok kıymetli insanlar vardı. Çok yüksek meblağlarla diğer televizyonlar transfer etmeye başladılar. Sonra o televizyonu karınca kararınca kendince bir personel politikası güttü. Ben de o vesileyle televizyonda başlamış oldum. Bir iki programa sunucu gönderdiler, bir iki program metin yazarlığı verdiler.

Samanyolu Fanları: Muhabirlik yapmışsınız?

Kemal Gülen: Evet, ilk dönemler haber merkezinde başladım zaten. Sonra “Aa, sen bu işe yatkınsın galiba yapabilirsin” falan dediler, ben de baktım sevdim bu mesleği. Sevince meslekte kaldım. İşte o gün bugün ben hâlâ seviyorum bu mesleği. Bizim meslek sadece mesleği yapanın mesleği sevmesiyle başarılı olunabilecek bir meslek değil, muhatap kitlesinin de mesleğin erbabını sevmesi lazım. Bu kalem erbabıysa, yazarsa okuyucusunun oluşması lazım; programcıysa, sunucuysa seyircisinin oluşması lazım ve çürük diş muamelesi yapılmaması lazım. Hiç şu kadar sene içerisinde de sağolsun, seyirci mütehammil. Beni ne ekrandan ne yaptığım programlardan dolayı bir çürük diş muamelesine tabi tuttular. Böyle karşılıklı bir asgari müştereklerde buluşmanın hazzı ve lezzetiyle ve bereketiyle devam ediyoruz.

Samanyolu Fanları: İnşallah devam edersiniz temennimiz.

Kemal Gülen: İnşallah.

Samanyolu Fanları: Samanyolu Haber Televizyonu sürekli yükseliyor. Bunu neye borçlu?

Kemal Gülen: Samanyolu Haber Merkezi’ydi 2005’e kadar. Sonra Samanyolu Haber Televizyonu oldu. 93’ten 2005’e kadar haber merkezinin belli kaideleri vardı, prensipleri vardı. Ve hâlâ o kaideler üzerinde duruyor. Belki yükselen bir değer olması… İnşallah hiç düşmez hem insanların gönlündeki sevgisi, hem de reytingi düşmez… Hep bunun yükselmesinin altında o temel insana verdiği değer, ahlaklı yayıncılık anlayışı, faydalı yayıncılık anlayışı, insanı merkeze koyan, insanın onurunu merkeze koyan, aileyi merkeze koyan, ahlakı merkeze koyan, eğitimi merkeze koyan ve günün şartlarına uygun bir aile modeli… Hem modern bir dünyaya açılsın, teknolojiyle hem dem olsun, uçağa binsin, bilgisayar kullansın, cep telefonu kullansın, iyi saatler taksın, hem de tarihten gelen o süruru, o ahlaki değerleri muhafaza etsin. Aranan insan modeli bu. Bu insan modelini ararken, bu aile modelini ararken, bu işçi, bu memur modelini ararken böyle bir kanal ortaya çıktı. Başarısını biraz oradan görüyorum ve buradan taviz vermeyerek… Dün bir şeyler söylüyordu, bugün aksini söylüyor değil. Dün ne söylüyorsa, temel olarak anne baba hakkı, öğrenci hakkı, öğretmene muhabbet… Ve bunu dizilerinde, bunu haber programlarında, bunu kuşak programlarında devamlı beslemeye çalıştı. Yani stüdyoya getirdikten sonra “Aman ha kavga etmeyin!” demedi. Stüdyoya gelen insanlar da mümkün mertebe kavgadan uzaktı.

Samanyolu Fanları: Doğrularına her zaman sahip çıktı diyebiliriz…

Kemal Gülen: Aynen, doğrularına sahip çıktı. Televizyonun doğruları da milletin bin yıllık, bin beş yüzyıllık oluşturduğunu ilmikten süzerek, geçirerek oluşturduğu doğrular.

Samanyolu Fanları: Ahlaki çöküşü engellemeye çalışıyor dizleriyle, programlarıyla…

Kemal Gülen: Evet, Türkiye'nin böyle bir sıkıntısı var; bütün dünyanın böyle bir sıkıntısı var. Yani evet teknoloji iyi bir şey, bir taraftan da insan olmanın onuru ahlaklı yaşamaya bağlı. Aile içinde ahlak, komşuluk ilişkilerinde ahlak, iş yerinde ahlak, güzel ahlak, yardımlaşma… Bunu korumaya, bunu geliştirmeye çalışıyoruz. Hatta insanların ihtiyacı olduğu hâlde söylemekten biraz uzak durduğu bir beklenti bu. Hiçbir ihtiyar karşıdan karşıya geçerken aman kimse benimle ilgilenmesin, gençler hâlini tavrını bozmasın demez. İnsan da hâliyle der ki “Ya birisi bana yardım etsin, ben ihtiyarladım artık geçemiyorum ne kadar duyarsız tipler var canım etrafımızda da…” İşte o duyarsızlaşan duyguları tekrar canlandırmak, o sinir uçlarına elektrik vermek, onları harekete geçirmek, ölü hücreleri, ölü insanları, ölü ruhları harekete geçirmek ve mevcut ruhların hayatiyetini sürdürebilmek… Böyle bir geniş misyonu var. Ve her yaptığı çalışmada bu misyonu ortaya koymaya çalışıyor.

Samanyolu Fanları: Buna binaen Türkçe Olimpiyatları giderek büyüyor. Nasıl gelişti bu? Artık Türkçe her yer de, iyi ki de her yerde. İnşallah böyle devam eder.

Kemal Gülen: Ya ben birkaç sene öncesine kadar sadece seyirciydim Türkçe Olimpiyatları’nda.

Samanyolu Fanları: Sunucuydunuz?

Kemal Gülen: Evet. Altıncısında, yedincisinde ve sekizincisinde benim gibi bir adama da böyle bir vazife düştü.

Samanyolu Fanları: Estagfirullah.

Kemal Gülen: Türkçe’yi o kadar güzel kullanan insanlarımız var aslında. Hem güzel Türkçe konuşan, hem Türkçe’yi güzel konuşan… Aradaki nüansa dikkatinizi çekmek istiyorum. Bunlara rağmen sağ olsunlar Türkçe Olimpiyatları yöneticileri bana teklif getirdiler ben de seve seve kabul ettim. Zaten televizyonumuzun bireysel olarak benim hedefimde idealimde hem güzel bir Türkçe konuşmak hem öyle insanların arasında bulunmak, güzel Türkçe ya da Türkçe’yi güzel kullanmak bir medeniyet işi. Bana 1800'lü yıllardan 1500'lü yıllardan bugüne bir şeyler taşıyabilmek… Ve benim onları anlayabilmem, kavramlar üzerinden onu anlayabilmem, unutmamam. Kelimelerde ufak tefek değişiklikler olsa bile Türkçe sadece kelimelerden ibaret bir şey değil. Bir mimik bile Türkçedir, anlamlandırılabilir. Bir reverans, bir bakış.

Samanyolu Fanları: Atalay Demirci Ağabey, gösterisinde buna çok güzel değinmişti. İnsanların hareketleriyle nasıl bir şeyler anlattığını ve saire… Gerçekten çok doğru.

Kemal Gülen: Öyle, mesela el öpmek Türkçe bir şeydir. Müslüman dünyada el öpme alışkanlığı yoktur. Bu bizim Müslüman olduğumuz için kazandığımız bir alışkanlık değildir. Bunu Anadolu topraklarında bezemişiz. Büyüğe karşı saygıyı nasıl ifade edebiliriz? El öperek ifade edebiliriz. Şimdi siz bunu, el öpmeyi bir Tanzanyalı siyahi üzüm gibi saçları olan kardeşim gelip öğretmeninin annesinin elini öpüyorsa bu şimdi bir Türkçe konuşmaktır. Öbür taraftan mevcut dili güzel konuşabilmek, eğmeden bükmeden, harfleri yutmadan, muhatabın kulağını kirletmeden, kulağından gönlüne kir akıtmadan güzel konuşabilmek… Sağolsun olimpiyat hem milletimiz nezdinde hüsnü kabul gördü. Üç yıldır bana vazife düşüyor ertesi sene bir daha vazife düşüyor oradan anlıyorum ki Kemal Gülen çok kötü yapmamışsın ki ertesi sene sana bir daha vazife düştü. Yoksa çok kıymetli insanlar var bu işi yapabilecek. Kendimle öyle teselli buluyorum. Ama hâlâ bu alanda okuyacağımız eyleme dökeceğimiz çok şey var, bitmeyecek de. Türkçe öyle zengin bir dil, öyle zenginlikleri gün yüzüne çıkaran çok kıymetli kalemlerimiz var. Onlardan beslenerek bu dili hem öğreneceğiz, hem öğreteceğiz.

Samanyolu Fanları: Bizimde katkımız olur inşallah.

Kemal Gülen: İnşallah şimdi Samanyolu Fanları’nın şu kadar bin okuyucusu, takipçisi, destekçisi var. Bir kısım forum sitelerine zaman zaman giriyorum bakıyorum. Dili çok hoyratça kullanıyorlar, harfleri çok hoyratça kullanıyorlar. İşte şu kadar alfabemizde harf var. Ama harfleri, seslileri atıyorlar, sessizleri tutuyorlar, işte iki nokta koyuyor bir burun yapıyor ve saire, alışkanlık haline getiriliyor. Bir iki yapılsa göz ardı edilebilir fakat sürekli alışkanlık hâline getirmek, kelimeden vazgeçmek, harften vazgeçmek, bir kavramdan vazgeçmek, o kavramın içini boşaltmaktır.

Samanyolu Fanları: Kültürümüzü aslında yok ediyoruz.

Kemal Gülen: Bizi besleyen şeydir kültür. Millet olmak demek millet doğmak demek değildir. Millet olunur. Siz bir anne babadan doğarsınız, doğduğunuz insanlar arasında ortak değerler vardır. O değeri bir sünger gibi özümsersiniz, yeni analizler yaparsınız, başka insanları etkileyebilirsiniz. Ve bir millet yeniden oluşur. Yoksa hani ben Türk milletindenim, ya da ben Alman milletindenim, ben İngiliz milletindenim… Hayır, İngiliz bir anne babadan doğmuş olabilirsin ama bir İngiliz medeniyetinin ürünü gibi düşünemiyorsan kapasiten öyle çalışmıyorsa sen o milletten olduğunu söyleyemezsin. Ya da ben Türk milletindenim deyip de bir başka milletin ferdi gibi düşünüyorsam ahlakta, çalışmada, büyükte, küçükte, dinde, diyanette… Hayır, sen bu milletin bir ferdi değilsin, sen bu milletten bir anne babadan doğmuşsun. Bunun için okullar çok önemlidir. Madem teknoloji var; ders siteleri, forum sayfaları milleti yeniden var edebilmek için önemlidir. Çok büyük katkılarınız olacaktır diye ümit ediyorum.

Samanyolu Fanları: İnşallah. Her mesleğin altın sırları, maddeleri vardır. Muhabirliğin, sunuculuğun altın sırları nelerdir? Neler sıralarsınız bize?

Kemal Gülen: Yani öyle bir şey ki… İnsan yürürken nasıl yürüdüğünü düşünmez. Elimi şöyle götürdüm saçıma, nasıl yaptım filan diye düşünmez, yemek yerken… Bir yerden sonra altın sır falan kalmıyor. Yani hayatın o kadar mesleğinle içli dışlı oluyor ki… Onu iyi yapmak için ben ne yapıyorum diye düşünmüyorsun. Ama tabiî temelinde bir eğitimi var. Sunuculuksa bir sunuculuk eğitimi var. Muhabirlikse eğitimi var. Meslek eğitimi var. Demirci olmak istiyorsan demirciliğin eğitimi var, diş hekimi olmak istiyorsan onun da eğitimi var. Bu eğitimler birazcık insanın istinadı varsa yani, ben şimdi hukukçu oldum. Ama üniversite sınavında diş hekimliği fakültesini kazansaydım dişçi olabilirdim, cerrah olabilirdim. Belki bir Mimar Sinan olmazdım ama bir bina dikecek kadar eğitimini aldıktan sonra mimar olabilirdim. Asıl olan meslek eğitiminin dışında, bütün evrensel değerleri kapsayan bir eğitim var. Onu alan insan hangi mesleği yapıyor olursa olsun o mesleği iyi yapar. O evrensel insanî değerlerdir, o ahlak kurallardır, o insanı merkeze oturtarak etrafında bütün kâinatı törpüleyebilmektir. İnsanı sevmektir yani. Sevilmenin ötesinde insanı, yaratılmışı hatta henüz yaratılmamış, yaratılacak olanları sevebilmektir. Yani iki üç sene sonra gelecek bir canlıyı bugünden düşünebilmek… Adımımı ona göre atmam, binamı ona göre yapmam, boğazı ona göre kullanmam, nefsi ona göre kullanmam… Bana bugün tahsis edilmiş. Ben bugün emanetçiyim ve benden sonra gelecek bir nesil var. Benim ona devretmem lazım. Bu işte insan sevgisidir. Bu bir varlığı var edenden dolayı sevmektir. Bu yoksa, bu sevgi yoksa hangi meslekte en iyi olursan ol bir şey eksik kalacaktır.

Samanyolu Fanları: Yani temel değerleri aldıktan sonra tüm mesleklerde başarılı olabilme imkânı var mıdır?

Kemal Gülen: Evet en azından başarısızlık daha absorbe edilir. Yani iyi niyettir. Bir şey yaparsın, çabalarsın yapamadığın taraf olur, muhatapların onu iyi niyetine dayandırır ve seni hoş görür. Ama kötü niyetli olduğunu hissederlerse başarın bile bazılarının gözüne batar. Hem meslekte iyi olabilmek hem insani değerlerde iyi olabilmek… İşte aranan insan modeli, şirket modeli, eğitim modeli budur.

Samanyolu Fanları: Samanyolu Yayın Grubu tanıtımı fanlar tarafından beğenilmiyor, yetersiz bulunuyor.

Kemal Gülen: Direkt ilgi alanıma girmediği için net bir şey söyleyemeyeceğim. Ama tanıtımdaki arkadaşlarla görüşürüz. Yol gösterilir.

Samanyolu Fanları: Toplumsal sorunların çözümü için medyada düşen görev nedir? Yine aynı konular aslında.

Kemal Gülen: Doğru söylüyorsun. Ama zaten hayat aynı zincir içerisinde devam ediyor. Yani aynı şeyleri bundan beş yüz sene önce de konuşmuşlar. Beş yüz sene sonra hâlâ dünya varsa insanlar acaba medyanın o gün kitaplar vardı o gün okul vardı üç yüz sene önce o gün bir medrese vardı. Bunun topluma katkısı ne diye konuşulur. Yani konuşulan şeyler genelde aynı şeylerdir. Şöyle bir soru sorulmaz: “Biz toplumu nasıl perişan ederiz?” Dolayısıyla medyadaki arkadaşlar da temelde biz neyiz, neciyiz, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz, hedefimiz ne, bizim kâinattaki yerimiz ne, dünyadaki yerimiz ne… İnsan olmak ne demek, insanla diğer canlıları birbirinden ayırt eden şey sadece aklı mıdır? Eğer sadece aklıysa neden bu kadar akıllı insanın bir arada olduğu dünyada hâlâ savaş var, hâlâ açlık var, hâlâ nükleer krizler yaşanıyor, hâlâ su problemi yaşanıyor, hâlâ, hâlâ… Hâlbuki diğer canlılar bu meselede akılları olmadıkları hâlde yiyorlar, içiyorlar, ürüyorlar, yaşıyorlar… Böyle bir sorun insan kadar yaşamıyorlar. Aklın ötesinde bir şey var. İşte medyadaki kardeşlerimizin, arkadaşlarımızın insan denen meçhulü insan denen malum hâle getirmek ve onunla toplumsal meselelere bakabilmek… İnsanın vazifesi şudur, dünyayı güzelleştirmektir, huzur içinde yaşamaktır. Gelecek nesillere güzel bir dünya armağan etmektir. Bunun formülü nedir? Bunun formülü gazetelerde üçüncü sayfa haberlerini büyük büyük vermektir… Hayır değildir. Ya da kadın programlarını… Güzeli göstermektir. Eğriyi usulüne uygun gösterip doğruyu anlatmaktır. Esas olan müspet harekettir. Bir yanlışı herkesin gözünün içine baka baka gösterip bunun doğrusu budur demekten daha ziyade direkt doğruyu anlatabilmektir asıl maharet. İnsanın gözünü, kulağını, kalbini, hayalini kirletmeden, kırmadan direkt doğruyu gösterebilirsek… Biz de bir yazı dizisinde ya da bir televizyon dizisinde, bir sinemada, bir radyo programında… O zaman biz insanlara karşı hürmet etmiş oluruz. İnsan kâinatta hürmete en layık canlıdır. Medyada olsun olmasın bir öğretmen olabilir, bir web sitesinin editörü olabilir, yapımcısı olabilir; hedefinde insan varsa adeta -yanlış anlaşılmasın- karşısında secde edebilecek bir varlık var ben ona öyle hürmet etmeliyim, onun arkasında onu var eden var, ondan dolayı… Böyle bakmayı öğrendiğimizde medya toplumsal meselelerle daha yakından ilgilenir. Yoksa herkes kendini kurtarmanın peşindedir, herkes kendi şirketini kurtarmanın peşindedir. Aman bir başkasının üstü çamur olmuş, aman bir başkası hasta olmuş, öyle olmuş böyle olmuş… Bunları umursamazsa o zaman millet diye bir şey de kalmaz. Herkes fert olur. Fertler arasında sevgi, şefkat, merhamet bağları biter. Millet diye bir şey kalmaz. Dışarıdan gelecek maddi manevi güçlükleri nasıl göğüsleyeceksiniz? Millet şuuruyla göğüsleyeceksiniz. Ben burada oturturken Kars'taki, Artvin'deki, İzmir'deki, Antalya'daki, Edirne'deki bir insanıma oradaki arkadaşım bana itimat ediyor ya da beni düşünüyor diye güvenmem lazım ve aynı güveni onlara vermem lazım. Kemal Gülen ailemizi düşünüyor arkadaş, Kemal Gülen çocuklarımızı düşünüyor, Kemal Gülen mutfağımızı düşünüyor, Kemal Gülen işte kayınpederimi düşünüyor… Yani böyle lokalleştirecek kadar benim bunu verebilmem lazım bir medya mensubu olarak. Ekranlarda gördüğümüz, ekran arkasında çalışan değerli yöneticilerin, gazetecilerin o zaman milletle daha yakın bir teması olur, milletin arasında temas olur. Toplumsal sorunlar böyle çözülür. İçki sorunsa, sigara sorunsa, fuhuş sorunsa, ne bileyim hoşgörüsüzlük sorunsa bunlar sorun mudur değil midir önce bunları belirleyip o sorunun üzerine birlikte gidilebilmeli. İnşallah medyada yavaş yavaş bu algı da artıyor, bu duyarlılık da artıyor.

Samanyolu Fanları: İnşallah. Birde dizilerimizde tüm medya kuruluşlarının katkısıyla ahlak bozan diziler kaldırılsa daha güzel olacak.

Kemal Gülen: Yani evet bizim milli örf, adet, gelenek ve ahlakımızın çok üstünde, o sınırları çok zorlayan yapımlar var. Onların bir kısmı iyi niyetli. Biz kötüyü gösteriyoruz ki iyilerin kıymeti anlaşılsın.

Samanyolu Fanları: Ama bunu izleyen ufak bir çocuk da var bunu da düşünmek gerekiyor.

Kemal Gülen: Öyle değil. Bunu anlamaları lazım. Anlayacaklardır zamanı gelince. Öbür taraftan farklı kanallar açıldı. Daha duyarlı kanallar, radyolar, gazeteler çıktı. Milletin sağduyusuna, milletin inancına, değerlerine… Millet derken illa Türkiye Cumhuriyeti içerisinde Müslümanlar yaşamıyor; Hıristiyan cemaati var, Ermeni cemaati var, Musevi cemaati var, var… Türkiye’de yaşayan yabancı insanlar var. Yani her biri milletimizin bir parçasıdır ve inanç değerleri vardır. Ermenilerin kilisesi vardır ve kutsaldır, Musevilerin havrası vardır. İnsan bu, sen kimseyi dininden çevirmek yükümlüğünde değilsin. Dolayısıyla bir baskıyla, bir dayatmayla ne bir Müslüman’ı başka bir dine çevirmek ne de başka bir din mensubunu Müslüman'a çevirme yükümlülüğün yok yani. Hele dayatmayla falan hiç yok. Böyle bir şey olamaz. Bu bir terördür. Dolayısıyla medyanın üzerine giderken devlet kontrolü olmalı, RTÜK'ün bir kontrolü olmalı çünkü asgari müştereklerde bütün medyamızın buluşması lazım. Ama ben derim ki milletin kontrolü olması lazım. Filanca kanalda falanca programı beğenmiyorum ben, kendimi ortaya koyuyorum. Mesela Kemal Gülen’i beğenmiyorum arkadaş, haber tarzını beğenmiyorum ya da üslubunu beğenmiyorum. Millet topyekûn bu duyarlılığı göstermeli. Kemal Bey kardeşim ya da yöneticiler, bizim değerlerimizle uyuşmuyor lütfen ya bunu alın ya da biz artık seyretmiyoruz. Şimdi hem seyredecek hem şikâyet edecek… Bu milli denetimin, milletin kendi vicdanını denetleyememesinden kaynaklı. Vicdanıyla arzuların çatıştığı bir yerde arzular ön plana geçiyor. İradeler felç olmuş. Eğitim sistemimiz belki de böyle yapıyor ama işte sizin gibi arkadaşlar, televizyon gazete bir kısım güzel insanlar bu felç olma temayülü taşıyan ruhlara yeniden hayat üfleyecekler. Hani o iradeyi göstermelerini sağlayacaklar. Ben değiştirdim kardeşim, beğenmiyordum değiştirdim. Sen değiştirdin de diğer hanedeki değiştirmiyorsa sorun… Orada arızalı bir ruh yaşıyorsa benim hemen yan komşumda, iki gün sonra üç gün sonra bir yıl sonra o arızalı ruh benim çocuğumla arkadaşlık edecek. Yani ben kapatmakla meseleyi çözmüş olmuyorum.

Samanyolu Fanları: Yardım etmek gerekiyor biraz da olsa…

Kemal Gülen: Yardım etmek gerekiyor. Nasıl ki kalitesiz bir ürünü aldığınızda tekrar aynı ürünü gidip aynı mağazadan almıyorsunuz, tepki gösteriyorsunuz… Televizyon programları için de bu duyarlılığı, bu tepkiyi koymak lazım. Ha beğendiğiniz şey hangi kanalda olursa olsun filanca kanalda ben bu programı beğendim demek lazım yapımcısına. Ben şu kanalda sizin yaptığınız şu programı beğendim, takdir ettim, değerlerimize uygun, teknolojimize uygun, milletimize uygun program. Bunu demek lazım. İnsanlarımızı teşvik edelim. Milletimizin sağduyusuna itimat ediyorum. Gelenimiz gidenimiz televizyonumuzu ziyaret edenimizden anlıyorum. Sağduyusuna itimat ediyorum. Onların ortak aklının yanlış dediği şeyler de genelde yanlış çıkıyor. Bir süre sonra kaldırmak zorunda kalıyorsun.

Samanyolu Fanları: İnşallah, inşallah kaldırılır.

Kemal Gülen: İnşallah, topyekûn medya silkelenerek… Böyle şeyler yavaş yavaş olur hani turnusol kâğıdı değil batırasın çıkarasın… İnsanın hayatı… İnsanın aklının, kalbinin diğer bütün hücrelerinin adeta ikna olması lazım bir değişime. Hele bu yirmi otuz sene aynı mimari üzerine yaşamışsa. Bir hayat değiştirecekse, bir felsefe değiştirecekse, bir görüş değiştirecekse buna zaman tanımak lazım. E yetmiş beş milyon insan bir anda olmaz. Tahammüllü olmamız lazım. Fakat aktif sabır diyoruz. Suyu kendi haline bırakırsan kendine yol bulur gider. Gittiği yerde bir evi mi içine alır bir tarlayı mı su basar bilemeyiz. Su kendi akışı içerisinde, ona ara ara yön vermek gerek. Yol göstermek lazım. Sevgili milletimiz, iyi olan şudur eksik olan şudur. Aydın demek bu demektir. Bir televizyoncu, bir gazeteci, bir üniversite hocası, bir imam, bir futbolcu, bir sanatçı… Millet ekstra paralar vererek bu insanları yetiştirmişse aydın olmalı; entelektüel olmanın gereğidir ki milletine yon göstersin. İyi bir müzik adamı olsun, desin ki sevgili milletim şu müzikler kalitesiz, ruh dünyasını dağıtır; şu müzikler kalitelidir, kendimize getirir. Millet orada tercihini yapsın. Bunu diyecek aydınlara, entelektüellere, gazetecilere ihtiyaç vardır. Kendi hâline bıraktığınızda bilgi eksikliğinden kaynaklanan tercih yanlışlığı olabilir. Maviyi hiç göstermezsen, birini seç: Ya kırımızı ya turuncu. Maviyi nereden bilecek? Mavi de var sarı da var turuncu da var ha, gör bak dokun ona hangisi sıcak hangisi soğuk? Kendin seç. Ama renk sunalım. Samanyolu bir tercihtir, Mehtap bir tercihtir, kültür kanalı, haber bir tercihtir, Yumurcak TV bir tercihtir. Bu tercihi yapmazsan çocuk kanalını nereden bilecek? Ya da bir kültür kanalı olur muymuş olmaz mıymış, nereden bilecek? Ben nereden bileceğim… Öyle bir kanal olursa yaşar, beğenilir ya da beğenilmez. Bak bu da siyasetin zemin hazırlaması… Buna demokrasi diyoruz, herkesin kendi rengini topluma sunabilme özgürlüğü. Ama bir baskı altına almadan ve herhangi bir baskı görmeden sunabilme… Azınlıkların kendilerini ifade edebilme özgürlüğüdür demokrasi. İnşallah medyamız, sizler, dijital platform bu mânâda bir demokrasinin gelişmesine basamak olursunuz, oluruz. Milletimizin kalbinde güzel bir yerimiz olur, hayır duayla yâd ederler…

Samanyolu Fanları: İnşallah hep beraber. Objektif yayıncılığa sahip çıkılıyor mu?

Kemal Gülen: Özellikle son beş - on senedir memlekette bir kavga var. Hani kavgada yumruk sayılmaz diye bir söz var. Dolayısıyla hangi kanal çok objektif diye sorsak böyle bir objektif kanal yok. En azından şurada objektif olunabilir… Biz ona özen gösteriyoruz. Taraflara söz hakkı tanıma… Bir tarafı mahkûm etme ya da yüceltme, öbür tarafa söz hakkı vermeme, bu yanlış. Hiç olmazsa taraflara söz hakkı verebilme… Bu objektifliği sağlayabilmeliyiz. Dünyanın hiçbir tarafında mutlak mânâda bir objektiflik yoktur medyada. Çünkü bir medya kuruluşu varsa sebebi vardır. Sebebini ortaya koymak için onlar çalışırlar. Başta zaten bir taraftır. O tarafların içerisinde mesela demokrasi taraftarıdır, öbür taraf da savaş taraftarıdır, ya da işte değişmeme taraftarıdır. Burada taraf olunur, bu taraf içerisinde hiç olmazsa taraftarlık içerisinde başkasına söz hakkı tanıyabilmektir. Konuştuğunda karşı tarafın dinleyeceğinden emin olmak, karşı taraf konuştuğunda da senin onu dinleyebilmendir. Hukuk zeminindeki bu diyalogları milletle paylaşabilmektir. Gayri hukukla gayri ahlakî bir zeminde diyalogdan bahsetmiyorum. Bütün bu demokrasinin gelişim süreci hukuk zemininde olmalı, ahlak zemininde olmalı. Öbür türlü adı sadece demokrasi olur.

Resim

Samanyolu Fanları: Radyo - Televizyon okumak isteyen arkadaşlara neler tavsiye ederisiniz?

Kemal Gülen: Valla benim yolumu izlemesinler yani hasbelkader televizyoncu olmasınlar. Doksanlı yıllarda TRT'nin dışındaki kanallarda birçok arkadaş hasbelkader oldu. Yüzde ellisi iletişimdense yüzde ellisi diğer fakültelerden mezun olmuş gelmişlerdi. Ama bugün artık iletişim fakülteleri çok fazla. Hani müracaatlardan biliyoruz biz. Fakat henüz istihdam alanı az çok az. Televizyonların sayısı sınırlı. Çünkü çok pahalı bir sektör. Hadi şurada da bir televizyon açalım, radyo açalım diyemiyorsunuz. Kanunları var, RTÜK’ü var. Var oğlu var. Havada frekans sınırlı. İsteseniz de siz bir ulusal kanal daha açamıyorsunuz. Semanın frekansları belli, onu zorlayamıyorsunuz. Böyle olunca mevcut istihdam alanları içersinde temayüz etmeli. Yani bir insan “Ben bu şirkete, bu televizyona, bu radyoya yabancı dilimle iyi yetişmiş bir eleman olarak, sosyal bir eleman olarak ve çalışma gayreti en yüksek seviyede bir eleman olarak şu an çalıştırdığınız personelden daha iyi olduğumu iddia ediyorum. Birden fazla yabancı dil biliyorum. İnternet dijital ortam falan filan benim için maşallah… Atlarım zıplarım oralarda.” Ne kadar donanımlı olursa o kadar iyi. Yabancı dil bilirse o kadar iyi. Kendi değerlerlerine sahip çıkarsa o kadar iyi. Bu sektörde belki gelecekteki dijital platformlarda yayın alanları bulunabilecektir daha kolay televizyonlar açılabilecektir. Karasal yayıncılıktan dijital yayıncılığa dönülecek filan… Öyle de olsa Türkiye'nin bir reklam potansiyeli var insanlar çalışırken kazanmak isteyecektir. Bu reklam potansiyeli burada da daha ucuz. Orada iyi olanlar, en iyi olanlar, olmaya çalışanlar bu alanda iş sahibi olacaktır, kendilerine bir hizmet alanı açmış olacaktır. Ama iletişim fakülteleri havalıdır. Geleceğin sunucusu, aktörü, spikeridir, aktristidir falan… Bunun imajına kurban giderse… “Arkadaş ben iletişimciyim.” Bitirdiğinde, “Ne iş yapıyorsun kardeşim?” “Abi ne iş olsa yaparım.” Hayır, bir iletişimci bu cümleyi kuruyorsa dört yılını çok zayi etmiş demektir. Ne iş olsa yaparım diyemez. Dört yıl içerisinde kendine bir hedef belirlemesi gerek. Ben montajcı olmak istiyorum, ben grafiker olmak istiyorum, kameraman olmak istiyorum, yönetmen olmak istiyorum, muhabir olmak istiyorum, haberci olmak istiyorum, yapımcı olmak istiyorum, görsel yönetmen olmak istiyorum, radyocu olmak istiyorum, ses teknisyeni olmak istiyorum, istiyorum, istiyorum…

Samanyolu Fanları: Bir şey belirlemesi gerek kendine…

Kemal Gülen: Bir ya da birbirine paralel birkaç şey belirlemesi lazım. Onun üzerinde uzmanlaşması lazım. “Ne iş olsa yaparım” bir üniversite mezununda artık aranan vasıf değil. “Ben şu işleri yaparım.” Bunu diyen bir hukukçu da olsa bir tıpçı da olsa televizyona gelse, “Ben eğitim fakültesini bitirdim ama çok iyi yönetmenlik yapıyorum, şu işleri ben yaptım, çok iyi görsel yönetmenlik yaparım.” Ya da “Diksiyon kursuna gittim, çok iyi sunuculuğum var.” Ben onların daha fazla tercih edileceklerini düşünüyorum gelecekte. Ama bütün bunlara iletişim fakültesi vizyonu eklenince, oradaki hocaların hayat tecrübeleri eklenince tadından yenmez oluyor, diyerek ‘hayting’ yapıyorum.

Samanyolu Fanları: İnşallah bizler de ileride öyle oluruz.

Kemal Gülen: Daha lisedesiniz, şimdiden hedef belirlemişsiniz. Ümit ediyorum hedefinize doğru böyle sağlam adımlarla yürürsünüz. Ve gelecekte böyle vurduğunda içi tın tın eden küp gibi değil de su dolu, bal dolu arkadaşlar olarak milletin karşısına çıkarsınız.

Samanyolu Fanları: İnşallah. Ramazanda Murat Yeni Ağabey ile görüşmüştük. O da aynen sizin söylediğinizi söylemişti. “Radyo - Televizyon okuyun, kanallar açılıyor. Kendinize hedef belirleyin ona göre ilerleyin.” Demişti. Gerçekten çok haklı.

Kemal Gülen: Zaten şartlar da değişiyor. Mesela on sene önce televizyoncu diye bir tanımlamamız vardı. Şimdi televizyonculuğun dijital platforma yönelmesiyle ayrı bir alan açılmış oldu. Dünkü televizyoncular kendilerini yenileyememişlerse yarın televizyoncu olmaktan bile uzaklaşacaklar. Teknolojiyi iyi takip etmek gerekiyor.

Samanyolu Fanları: Son sorumuz olarak, SamanyoluFanları’nı takip ediyor musunuz, nasıl buluyorsunuz?

Kemal Gülen: Benimle ilgili çok şey yazılmıyor arada bakıyorum. Daha çok dizilerle ilgili çalışmalar var.

Samanyolu Fanları: Evet maalesef dizici.

Kemal Gülen: Yoo, estağfirullah. Maalesef olarak bakmıyorum.

Samanyolu Fanları: Tüm Samanyolu Yayın Grubu fanı olmak daha güzel inşallah.

Kemal Gülen: Evet, haberle ilgili doğal olarak giriyorum arkadaşlarımızla, haberlerimizle ilgili bir şeyler görebilir miyim diye. Samanyolu Yayın Grubu içersinde üç tane radyo var, ben de radyolar koordinatörlüğü yapıyorum şimdi. Samanyolu Fanları sadece televizyonun mu fanlarıdır, yoksa tüm unsurlarının fanları mıdır? Fanlığı hayranları anlamında algılamıyorum ben.

Samanyolu Fanları: Severleri diyelim.

Kemal Gülen: Severleri ve yol göstermek isteyenleri, yani teşvik edenleri, eksiği gösterenleri, yani dostları gibi algılıyorum. Hayranlık gözü bağlanmışlık demektir. Öyle bir fan sitesin bize bir faydası yok, o fanlara da bir faydası yoktur, ne faydası olabilir… Ama şunun faydası var; dost acı söyler, bazen tatlı getirir sizin getirdiğiniz gibi yeriz. Ertesi gün de orada bir yazı görürüm ya Kemal Ağabey, dün akşam taktığın kravatı beğenmedim ya gömlekle uymamıştı filan… Bu beni tenkit etme, beni eleştirme değildir yani. Sevdiğim, itimat ettiğim bir insandan geliyorsa, benim bir sonraki gün yanlış yapmama mâni olmak için gösterdiği gayrettir, ben öyle bakarım, takdir ederim. Fan meselesine ben öyle bakıyorum. Dolayısıyla orada haber merkeziyle de, sunucularımızla ilgili de, bay ve bayan sunucularımızla ilgili de bir kısım yorumlar, eleştiriler, beklentiler yazılsa…

Samanyolu Fanları: İlgili sayfamız var. Siz, Asım Yıldırım Ağabey… Yorumlar yapılmıştı.

Kemal Gülen: Ben bakmasını bilemedim sanırım.

Samanyolu Fanları: İlk önceleri biraz karışık geliyor, belki de ondan dolayıdır. İnşallah daha fazla önem göstereceğiz bu konularda.

Kemal Gülen: İnşallah sayısı artar. Bu dostluk köprüsüdür. Zaten geçen senelerde bir ziyaretimize gelmişlerdi sağ olsunlar. Yine bekleriz. Dizilerdeki arkadaşlarımız koordine ediyorlar. Mustafa Kartal Bey sağ olsun ilişkisini sıkı sürdürüyor. Yine aynı yolla televizyonumuzu ziyarete gelebilirler. Beraber söyleşiriz, sohbet ederiz. Takdirleri ya da eleştirileri alıp gelip burada kendimize yeniden çeki düzen verebiliriz. Böyle bir süreç… Ben http://www.samanyolufanlari.com takipçilerine, değerli arkadaşlarıma, hanımefendi, beyefendilere hürmetlerimi arz ediyorum. Önümüzde kurban bayramı var, kurban bayramlarını tebrik ediyorum. Ümit ediyorum, sağlık, afiyet, kalp ve iman selametiyle hayatlarını sürdürürler…

Samanyolu Fanları: İnşallah. Çok teşekkür ediyorum bu güzel sohbet için.

Kemal Gülen: Ben teşekkür ederim, baklavalardan daha güzel değildi. Baklavalar daha lezzetliydi.

Muhabirimiz beyazinci’ye teşekkür ederiz.




DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN TIKLA

MURAT YENİ (MACERACI) RÖPORTAJI

Murat Yeni (Maceracı) Ropörtajı

“İnsanın hayali olmalı; ama bu, Rabbimin yaratacağını bilmekten daha ileri bir hayal olmamalı.”

Resim

Samimiyetiyle gönülleri fetheden Maceracı Ağabeyimiz ile günler öncesinden görüştük bir söyleşi yapmak adına. Ve memnuniyetle kabul edeceğini söyleyince günü kararlaştırıp yola düştük. Samanyolu Fanları’nın programlara karşı yeterli ilgiyi göstermediğini düşünüyor Maceracı Ağabeyimiz. “Bunu değiştirmek gerçek ‘Samanyolu’ Fanları’nın elinde” diyen Sevgili Murat Yeni Ağabeyimiz ile başbaşa bırakıyoruz sizleri...

Samanyolu Fanları: Murat Yeni’yi sizin ağzınızdan tanıyabilir miyiz?

Murat Yeni: 1975 doğumluyum, evliyim. Rabbim bağışlarsa bir tane evladım, kız çocuğum var. İsmi Nedret Şevval. 17 yıldır radyo ve televizyon programcılığına devam ediyorum. İlk olarak Kanal A televizyonunda başladım. Sonra Işık Tv, ardından Samanyolu Televizyonu oldu. Muhtelif radyolarda çalıştım, daha sonra Dünya Radyo dönemi oldu. Tabiî herkesin bildiği Maceracı programı ile insanların karşısına çıktım. Bir ara dünyaya açıldık, sonra tekrar Anadolu’da devam etme kararı aldık. Yeni sezonda Anadolu’dayız inşallah.

Samanyolu Fanları: Samanyolu Televizyonu ile nasıl tanıştınız?

Murat Yeni: Samanyolu ile tanışmama kameraman kardeşlerim vesile oldu. Malatya’da bir gün Işık Tv’de canlı yayın yaparken Samanyolu Tv’den canlı yayın aracı kiralanmıştı. Bakıp demiştim ki içimden, bunlar ne havalı, ne tuhaf tipler… “İyi ki bir ulusal kanalda çalışıyorsunuz!” demiştim. Sonra sanki benim yirmi yıldır beraber çalıştığım arkadaşlarım gibi yayın yapmaya başladık o anda. Sahiplendiler. Sonra akşam buluştuk otelde. Beni Samanyolu Televizyonu’na davet ettiler. O zamanlar açıkçası benim hiçbir şeyle ilgili bilgim yoktu. Güzel insanların bir arada bulunduğu ortamları bilmiyordum. “Ben oraya gelmem, orası bana göre bir yer değil!” dedim. Hiç unutmuyorum, dedim ki, “Orada uçuşan tipler vardır sakallı cübbeli.” Çok üzülürüm her zaman o ifadeyi kullandığım için ama Rabbim affetsin. O anda o kadar biliyorduk. İnsan ancak bildiği kadar vardır. Sonrasında “Olur mu ya, bize bak.” dediler. Baktım, “Ya siz bizim arkadaşlar gibisiniz, arada hiçbir fark yok. Benim arkadaşım neyse siz de osunuz. Bizden bir farkınız yok.” dedim. Sonra gittim, gerçekten içeri girer girmez bambaşka bir hava vardı. Samanyolu Televizyonu’na gidenler beni çok rahat anlayacaklardır, kapıdan içeri girdiğiniz andan itibaren sanki farklı bir iklimin içine giriyorsunuz, farklı bir hava oluyor. Ama beni çok etkilemiş olacak ki, şu an 2010 yılındayız ve yine buradayız. Üç yıl bir TRT aram oldu. Canlı yayınlarda da hep söylüyorum, hayatımın en kötü günleriydi. Sebebi TRT’nin kötü olması mı? Hayır. Benim Samanyolu Tv’den ayrılmam en büyük eziyetti bana. Rabbime çok dua ettim burada olabilmek için, burada çalışabilmek için, buradaki havayı soluyabilmek için, buradaki insanları görebilmek için. Dualarım kabul oldu. Tabiî burada kadrolu olarak çalışmak çok önemlidir. O zaman kendinizi hizmetin bekçisi olarak görüyorsunuz. Onun da tescillendiğinin bir ifadesi bu, o kadar güzel bir şey ki… Onlar isterse beni çaycı kadrosunda çalıştırsınlar, isterse yerleri temizleyeyim, isterse orayı bekleyen kardeşler gibi bekleyeyim… Ama Allah beni bu kapıdan ayırmasın. Hep böyle dua ettim. Öyle anlatılmaz bir duygu… Allah’a şükür.

Samanyolu Fanları: Sunuculuğa nasıl başladınız, hayaliniz miydi?

Murat Yeni: Hiçbir zaman benim hayalim olmadı. Eskiden nâmüspet bir hayat yaşarken benim hayallerim yoktu. Sadece -şimdi çok daha iyi anladığım -dünya işleri; bir yerlere gideyim, oturayım, şuna buna bakayım, orada gezeyim, burada tozayım gibi düşünceler… Tamamıyla amaçsız bir hayatım vardı. Bu amaçsız hayat 24-25 yaşlarına kadar devam etti. Mankenlik yaptım, menajerlik yaptım, aklınıza ne geliyorsa yaptım ama Rabbim çok başarılı olabileceğim halde hiçbirinde beni muvaffak kılmadı. Hep de üzüldüm neden olmadı, neden onda da başarısız oldum, neden bunda da başarısız oldum… Şimdi çok daha iyi anlıyorum ki benim yerim zaten belliymiş. Rabbim hazırlamış, onu bekletiyormuş. Hakeza, bence hayal edilmeli. İnsanın hayali olmalı; ama bu, Rabbimin yaratacağını bilmekten daha ileri bir hayal olmamalı. Yani sen ne düşünürsen düşün, ne yaparsan yap, ne hissedersen hisset, onu yaratan Rabbim. Bu duyguyla hareket etmeli. Hayalin ölçüsünü de ona göre belirlemeli. Çok uçuk hayallerim olmadı, hizmete girdikten ve tanıdıktan sonra zaten hiç hayalim olmadı. Hizmette düşünmemeyi öğrendim -düşünmemek derken yanlış anlaşılmasın, okumamak, araştırmamak anlamında değil bu- Düşünmemektense uygulamak, büyük akıllara uyup, büyük akıllara tâbi olup onların sözlerini yerine getirmenin, onların gösterdikleri hedefe ulaşmak için mücadele etmenin çok daha doğru olduğuna inanıyorum. Şimdi ve bundan sonraki hayatımda Rabbim ömür verirse büyüklerim, ağabeylerim benden bir şey yapmamı isteyecek ve ben bundan sonra yapacağım. Gerek kendime ait bir fikrim, kendime ait bir hayatım Allah’ın izniyle olmayacak. Ben kendimi hizmete adamak istiyorum, adanmış bir ruh olmak istiyorum. Ama altını çiziyorum, bu kendimi geliştirmeme anlamında değil. Eğer kendimi geliştireceksem Allah rızası için geliştireceğim, hizmetim için geliştireceğim, yani hizmete bir katkım olur mu kaygısıyla kendime vakit ayıracağım, onun dışındaki tüm vakti Allah rızası için koşturan insanların söylediklerini yapmaya ayıracağım inşallah. Bugün televizyon olur, televizyonda bir program olur, amenna, orada devam ederiz. Yarın kamera arkası olur, sonraki gün Uganda’da olur, Tanzanya’da olur, Etiyopya’da olur. Bir okul idareciliği olur -öğretmenlik asla yapamam- ya da bir belletmenlik olur, yurt müdürlüğü olur, bir dersanede idarecilik olur… Yani sonuç itibariyle verilen görevi yapmak, Allah rızası için budur. Bütün arkadaşlarıma tavsiyem de odur. Hizmet etmenin ana kriteri çabalamak değildir. Zaten zamanında birileri senin için çabalamış… Sen onların söylediklerini yap, onların dediklerine uy. İnan, kendi çabalamandan çok daha fazla başarı yakalarsın diye Murat Ağabeylerinden ufak bir nasihat, öğüt diyelim…

Samanyolu Fanları: Sunuculukla alâkalı neler tavsiye edersiniz?

Murat Yeni: Bir kere okumak… Yani her şeyin başı eğitim, eğitim şart. Zaten hizmet kurumlarının büyüğümüz tarafından vesile olunarak başlatılmasındaki ana düşünce de eğitimdir. Okumadan bir şey olmaz, okumadan bir şey yapamazsınız. Okuduktan sonra ilmini Allah rızası için nasıl kullanırsın onun hesabını yapacaksın. Sonrasında, televizyonumuzun her zaman yetenekli, kalifiye elemana ihtiyacı var. Yani bizim başkalarına ihtiyacımız olmamalı. Biz bize yeteriz. Bunun için kardeşlerimize radyo-televizyonu şiddetle tavsiye ediyorum. Radyo-televizyon okusunlar, gazetecilik okusunlar, basın-yayın okusunlar. On bin kişi dahi olsa bizim istihdam edecek kurumlarımız inşallah var ve açılmaya da devam ediyor. Rahat olsunlar, bizi başkalarına muhtaç etmesinler Allah’ın izniyle. Bizim kendi yıldızlarımız olsun, kendi kardeşlerimiz olsun, kendi içimizden çıksın. Bakın Maceracı nasıl tanındı? Maceracı’yı insanlar nasıl sevdi? Samanyolu Tv’den sevdi. Demek ki Samanyolu Tv’den de tanınmış herkesin sevebileceği insanlar çıkabiliyor. Buna birçok örnek var; mesela sevgili Saim (Orhan)… Yani kendi içimizden insanlar çıkartalım. Başka insanlar da bunları sevsin, biz de onları sevelim. Önemli olan, çalışmak çabalamak inşallah…

Samanyolu Fanları: Biz Maceracı’yı yandan sepetli motoruyla Anadolu’yu karış karış gezen, gönülleri fetheden bir seyyah olarak tanıdık. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Murat Yeni: Maceracı sadece o değil. Maceracı aynı zamanda yaklaşık 400’ü aşkındır gösteri yapan, “En Sevgiliye” adlı -‘stand-up’ demiyorum- yapmış olduğu gösterisiyle yarım saat güldüren ama asıl son 45 dakika Allah dostu insanlarla buluşturmaya vesile olup aynı zamanda insanları ağlatan da bir insan Maceracı. Maceracı bir kere kendi içinde kesinlikle çok gülen birisi değil, hep dua eden birisi, duygusal bir insan. Mesela yirmi gündür nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde bazı sosyal paylaşım sitelerine girdim. Kafalarında soru işareti oluyormuş insanların. Rahat olsunlar, gerçekten benim. Mesele şu; benim oraya girmemdeki tek sebep, orada ‘Allah’ kelamının olduğunu gördüm, çok şaşırdım ve “ona bir katkım olur mu, o insanların Allah ile buluşmasına bir katkım olur mu” düşüncesiydi. Bir de sevenlerim kim onu görmek istiyorum. Bu programı seven, Maceracı’yı sevenler kim onu görmek istiyorum. Maceracı hayatına devam eden bir insan… Maceracı yalnızca güldüren değil, ağlatan, düşündüren de bir insan. Çok yakında ‘İbret’ adlı bir kitabım çıkıyor. Sadece benim hayatım. Az önce de anlattım zaten, hayatımdaki olumsuzlukları, karanlıkları. O karanlıkları görüp ibret alsınlar diye tüm açıklığıyla kendi hayatımı kaleme aldım. NT Mağazaları’nda bulabilirler. Bunu yapmamdaki amaç da yine örnek olmaktı. Kitabımı okuduklarında benim aslında Samanyolu ekranlarına çıkabilmekten çok uzak bir hayatım olduğunu anlayacaklar. Nasıl oldu, işte onun cevabı İbret’te. İbret alırlar diye dua ediyorum.

Samanyolu Fanları: Sitemizi takip ediyor musunuz, ediyorsanız nasıl buluyorsunuz?

Murat Yeni: Ben zaten hep takip ediyorum Samanyolu Fanları’nı. Yalnız şöyle bir durum var, Samanyolu Fanları’nın bir kısmı çok dizici. Bence çok hoş bir şey değil bu, Samanyolu Tv’ci olunması lazım. Samanyolu Tv’de sadece diziler yok. Sadece dizi varmış gibi; sadece Tek Türkiye, Kollama varmış gibi davranılmamalı. Bir kere gerçek Samanyolu sever ayırım yapmamalı. Mümkün olduğunca hepsini izlemeli, yorumlarını yapmalı. Eleştiriyse eleştiri, güzel sözse güzel söz; bunu söylemeli ama o yol Samanyolu’na dönüştürülmeli. Yani her zerresi sizi ilgilendirmeli. İşte bu yaptığınız çok güzel. Benle röportaj yapın, Saim’le (Orhan) röportaj yapın, diğer programcılarla röportaj yapın… Ve insanları bir şekilde Samanyolu’nun tamamına yönlendirin çünkü internet çok önemli bir malzeme.

Samanyolu Fanları: Son olarak röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Dualarınızı bekliyoruz Murat Ağabey…

Murat Yeni: Estağfirullah kardeşim, dualar müşterektir. Asıl ben teşekkür ederim.

Muhabirimiz beyazinci’ye teşekkür ediyoruz.

KOLLAMA 103.BÖLÜM




Pikeas ülkeyi sarsacak kanlı eylemlere devam
ediyor. Necip ise bu kez operasyonda başarılı olamıyor.
Eşi Hüner'in yokluğuna daha alışamadan kızı Nurbanu'nun ondan uzaklaşması Necip'i yıkıyor.

Yiğit'in ise mehmetçiğe düzenlenen eylemi duyduktan sonra sabrı taşıyor.
Özgürlük için her şeyi göze alan Yiğit'e, Mazhar Bey'den üzücü bir haber geliyor.
Leyla ise görevini başarı ile götürürken ufak bir hatası bir çuval inciri berbat ediyor.

Kollama 103. Bölümü ile 19 Kasım Cuma 19:50'de Samanyolu TV'de ve aynı zamanda Küre TV'de...

KOLLAMA 102.BÖLÜM



Adaya düzenlenen suikast girişimini devlet aleyhinde kullanmak isteyen Pikeas
ve adamları bu planda başarılı olur. Şimdi Yiğit hapse girmeli, Mazhar Bey ise deşifre olmalıdır.

Kaya Minik, bütün oyunlarını Mazhar Bey üzerine oynar. Mazhar Bey bu defa ciddi
şekilde tuzağa düşmüştür. Leyla ise Yiğit ile her karşılaşmasında heyecanlanmakta
ister istemez bir şeyleri belli etmektedir. Ve bazı şeyleri itiraf etmenin vakti gelmiştir.
Necip ise Sinan'ın peşini bırakmayacaktır fakat Nurbanu'dan kendisini çok üzecek haberler gelecektir.

Kollama 102. Bölümü ile 12 Kasım Cuma 19:50'de Samanyolu TV'de ve aynı zamanda Küre TV'de...

Kollama Hakkında Daha Fazla Bilgi İçin Tıklayınız

13 Kasım 2010 Cumartesi

Kollama 101.Bölüm Fragmanı

Kollama'nın Yiğiti Ticarete Atıldı!


Kollama dizisinin 'Yiğit Komiser'i Orhan Bıyıklı, Kocaeli şehir merkezinde açtığı pastane ile ticarete atıldı. Bıyıklı, oyunculuk hayatında olduğu gibi ticaret hayatında da başarılı olacağına inandığını söyledi.


Kollama dizisinde oynadığı 'Yiğit Komiser' karakteri ile hızlı bir yükseliş gösteren Orhan Bıyıklı, ticaret hayatına atılarak, şehir merkezinde 'Altınoluk Pastanesi' adlı işyerini dualarla hizmete açtı. Açılış töreninde Kollama dizisinde Pikeas karakterinde oynayan Hüseyin Köroğlu, oyuncu Cemal Toktaş, STV yöneticileri ile sevilen oyuncular hazır bulundu. Oyunculara hayranları yoğun ilgi gösterdi. Açılış sonrası Orhan Bıyıklı ve Hüseyin Köroğlu'nun hayranları fotoğraf çektirdi.


Öğrencilik yıllarında ticaretle uğraştığını ifade eden Bıyıklı, ticaret hayatını bildiğini ve başarılı olacağını düşündüğünü kaydetti. Dizi çekimlerinden dolayı işyerinde fazla duramayacağından dolayı pastaneyi ağabeylerinin işleteceğini dile getiren Bıyıklı, "Oyunculuk dışında ticaretle uğraşmak istiyordum. Nasip oldu işyerini açtık. Ağabeylerim sağ olsun bana destek oldular. Dizi çekimlerinin yoğunluğundan dolayı işyerinde olamayacağım ama ağabeylerim idare edecekler. Tüm sevenlerimizi pastaneye bekliyorum." şeklinde konuştu.

(CİHAN)



“Kollama” adlı dizide başrol oynayan Yiğit Komiser yani Orhan Bıyıklı ve kardeşleri önceki gün Mehmet Ali Paşa Mahallesi’nde pastane açtı.
“Altınoluk Pastanesi” törenle hizmete açıldı. Aslen İzmit Bekirpaşalı olan ve STV’de yayınlanan “Kollama” adlı dizinin “Yiğit Komiser” lakaplı başrol oyuncusu Orhan Bıyıklı ile kardeşleri İbrahim Bıyıklı ve İsmail Bıyıklı önceki gün Mehmet Ali Paşa Mahallesi Adnan Menderes Bulvarı No: 117 adresinde yeni pastane dükkanlarını törenle hizmete açtı.

İLGİ BÜYÜKTÜ
Altınoluk Pastanesi’nin açılışına ilgi büyüktü. Açılışa; Başiskele Kaymakamı Selami Aydın, eski MHP Milletvekili Kemal Köse, SP İzmit İlçe Başkanı Mustafa Can, Kollama dizisinde Pikeas karakterinde oynayan Hüseyin Köroğlu, oyuncu Cemal Toktaş, STV yöneticileri, sevilen oyuncuların yakın çevresi ile hayranları yoğun ilgi gösterdi. Açılış sonrası Orhan Bıyıklı ve Hüseyin Köroğlu’nun hayranları sık sık fotoğraf çektirdi. Açılış öncesi kısa bir konuşma yapan protokol üyeleri iş yeri sahiplerine iyi dilek ve temennilerini ilettiler. Açılışı Kaymakam Aydın, Kemal Köse, STV yöneticilerinden Ahmet Kul ve Orhan Bıyıklı’nın yaptığı Altınoluk Pastanesi dualarla açıldı. 5 personelin çalıştığı pastanede yaş ve kuru pastanın yanı sıra pide, börek ve poğaça çeşitleri de yer alıyor.

Kollama 100. Bölüm Fragmanı

Kollama 101. Bölüm

Suikast basına sızıyor!
Sabit, son görevini ifaa ediyor... Pikeas ilk kez umutsuz...

Yiğit, Leyla bilmecesini çözemezken; Necip kurtuluş için bir ışık arıyor.



Yiğit Sabit'i toprağa verme hazırlığı yapmaktadır.
Kaya Minik ise terör örgütü liderine düzenlenen suikastı bir şekilde basına sızdırır.
Bundan sonra olacaklar herkesi derinden etkileyecektir. Yiğit katil ilan edilir. Devlet zan altındadır.

Necip ise kendisini hapisten kurtaracak bir ışığın peşindedir. Hapisten kurtulmalı, çocuklarını Sinan'ın elinden almalıdır. Alperen babasına kavuşmak için elinden geleni yaparken, Nurbanu'da şaşırtıcı gelişmeler olmaktadır.



Kollama 100. Bölüm

Kollama 100. bölümüyle ekranlarda!!!



Pikeas, oyunlarına devam ediyor...

Leyla hedefi değiştiriyor...Deşifre olursa her şey biter..

Pikeas oyun içinde oyun oynuyor...Necip'se yeni şahitler, yeni yüzlerle tanışıyor...





Yiğit, Leyla'nın yaptığı hareketi görünce şok olur. Nedenini bir türlü anlayamaz.
Mazhar Bey, Yiğit bu işi çok araştırmasın diye ona yeni bir görev verir ama bu görev
Yiğit'in pek hoşuna gitmez. Leyla ise büyük bir riske girmiştir. Deşifre olursa yaşama şansı yoktur.

Pikeas ise, oyun içinde oyunlarına devam etmektedir. Tarihi suikastı
uygulamasına ramak kalmıştır. Ters giden hiçbir iş onu yıldırmaz. Hedef bellidir,
plan tamamdır, şimdi atılacak bir kurşun ülkeyi yıllar boyu başını kaldıramaz bir hale getirecektir.

25 Ekim 2010 Pazartesi

Kollama 99. Bölüm Fragmanı

Kollama 99. Bölüm


Kollama'nın heyecanla beklenen 99. bölüm fragmanı Küre TV farkıyla ekrana geliyor...

Necip, Sinan'ın tuzağına düşüyor!

Mazhar Bey suikast planının peşinde...
Pikeas'tan gelen sürpriz bir telefon; Yiğit'in bütün işlerini alt üst ediyor...
Her şeyini kaybeden Necip, çocuklarıyla vedalaşırken; Leyla'yı büyük bir risk bekliyor...

Kollama, 99. bölümü ile 22 Ekim Cuma 19:50'de Samanyolu TV'de ve aynı zamanda Küre TV'de...

Kollama - 99. Bölüm full bölüm izle 22.10.2010 kure.tv (YENİ)

13 Ekim 2010 Çarşamba

Kollama 98. Bölüm Fragmanı

Kitap yeniden yazılmalı...Bunun için tasarlanan büyük bir suikast planı...Necip'in yenilgileri büyürken, Yiğit kendi yokluğundan rahatsız oluyor...


Kollama 98. Bölüm

Necip Sinan'ın tuzağına düşüyor... Yiğit ise tüm zorluklara rağmen savaşmaya devam ediyor. Leyla Yiğit
ile verdiği sınavı bir şekilde atlatıyor ama Yiğit ile aynı operasyonda olduğu sürece bu riskler hiç bitmeyecek...

9 Ekim 2010 Cumartesi

Kollama 97. bölüm Fragmanı

Kollama 97. Bölüm


Leyla büyük bir sınav verecek...
Ya Yiğit'i vuracak ya da kimliği açığa çıakcak...
Necip ise eşinin acısını daha unutamadan kayınbabası Sinan'ın yüzünden daha çok üzülecek...

24 Eylül 2010 Cuma

Kollama 1 Ekim'de Stv'de Başlıyor!!

>

Kollama Yeni Sezonda Bomba Gibi !!!

Birileri Türkiye'nin kara kutusu sayılacak bir kitabı çalmıştır. Devletin özenle kozmik odasında sakladığı bu kitapta, geçmişten günümüze Türkiye’nin tarihine yön vermiş suikastlerin, provakasyonların, komploların failleri, planları, nedenleri tüm detaylarıyla bir bir yazmaktadır. Ama kitabın çalınma nedeni bu değildir. Bu kitap öyle büyük bir sır taşımaktadır ki kitabı ele geçiren yarının Türkiyesini ele geçirecektir. Kitabın sayfaları arasına Geleceğin Süper Gücü Türkiye satır satır şifrelenmiştir. Devletin kalbine, kara taşın üzerindeki kara karınca gibi yerleşmiş olan Erkenkondu bir yandan, Vatikan, mossad, CIA bir yandan; herkes kitabın peşine düşmüştür. Giderek bir efsane büyür: Kitap kimine Ergenekondan Çıkış. Kimine Davudun Kılıcı. Kimine Mesih. Kimine Deccal olur.

Elbette Devlet Boş durmaz. İstihbaratın efsane ismi Mazhar Bey’i kitabı bulmak ve ait olduğu yere koymakla vazifelendirir. Mazhar Bey’in bu işi çözeceğine inandığı gizli bir silahı vardır: Yiğit Gündüzalp. Üç ay önce Azrail'in elinden çekip almıştır onu. Şimdi devletin selameti için gizli operasyonlarla kitabın izini süreceklerdir. Öte yandan Karısının intikamı peşine düşen Necip’in de kitapla yolu kesişir. Hünerin katilleri kitabın satırları arasındadır. Necip de kitabın peşindedir.

Öyle bir kitap ki kötünün elinde lanet, iyinin elinde rahmet olur…

Öyle bir kitap ki, aramakla bulunmazmış. Ama bulacak olanlar arayanlarmış…

Öyle bir kitap ki henüz yazılmış değil. Henüz okunmuş değil. Mazhar beyin çökerttiği her Erkenkondu hücresinde, yiğitin ve necibin attığı her kurşunda kendini yazmakta bu kitap. Erkenkondu hücre hücre çöktükçe kitap kendini yazmakta, Geleceğin Türkiyesi satır satır oluşmakta.

Belki de bu kitap çalınmış filan değil. Yazılmış hiç değil. Yok bu kitap hiç olmamış. Bu kitap devletin içine çöreklenmiş olan Erkenkondu çetesinin kuyusunu kazımak için uydurulmuş bir oyun.

Bir muamma bu kitap… Bir bilmece… Bir kör düğüm… Ancak bulunduğunda, tabi bulunursa. Ancak okunduğunda, tabi okunursa. Ancak çözüldüğünde tabi çözülürse…

8 Eylül 2010 Çarşamba

Yeni Sezonda Kollama'da!!!

Samanyolu Televizyonu’nun iddialı dizilerinden Kollama’nın dördüncü sezon çekimlerine başlandığı, SamanyoluFanları’nın ulaştığı haberler arasında. Başrollerini Mehmet Özgür ve Orhan Bıyıklı’nın paylaştığı polisiye-derin dizi Kollama, yeni sezona sürprizlerle geliyor.

Yeni sezonun ilk bölümünün ortalarından itibaren 'Leyla' karakteri diziye dâhil olacak. Dizi yetkilileri bu ismin sürpriz olduğunu söylerken, Leyla karakterinin SamanyoluFanları'nın gönlünde taht kuracağını vurguluyorlar.

Oyuncu kadrosuna tecrübeli sanatçı Eşref Kolçak’ı, Cemil Özbayer'i ve Metin Büktel'i dâhil eden Kollama, 2010-2011 yayın döneminde içeriğiyle fırtına gibi eseceğe benziyor.

Eşref Kolçak

Cemil Özbayer

Metin Büktel

Leyla karakterinin çekim esnasında bir fotoğrafı:


8 Ağustos 2010 Pazar

Ramazan Coşkusu Samanyolu'nda

Samanyolu Televizyonu, Ramazan'a "5 vakte 5 program + 1 Dizi" ile giriyor.

Ramazan Hali
Yeşil Elma
İftar Zamanı
Samanyolu Sofrası
Gecenin Bereketi
Ve 5+1: Şehrayin

Resim
Ramazan Hali

Bu Ramazan, Ramazanımızı renklendirecek, içimize huzur verecek bir program geliyor. Fırat Paşayiğit'in samimi ve sıcak sunumuyla ekrana gelecek programda insanların Ramazan hallerine yer verilecek ve her kesimden insanımızın Ramazan yorumu alınacak.

Sımsıcak muhabbetler, her gün farklı bir mesleğe sahip kişiyle yapılırken, herkesin genel bir Ramazan hali ortaya çıkacak. Yeri gelecek eğlendirecek yeri gelecek çok düşündürecek. Her gün yüz yüze geldiğimiz ama muhabbet etmediğimiz ya da hiç göremediğimiz insanlarla kaynaşıp samimi bir ortamda Ramazan konuşulacak.

Yeşil Elma


Hanımların vazgeçilmez programı Yeşil Elma, Ramazan Boyunca her gün saat 14:45'te Samanyolu'nda… Ramazan lezzetlerine dair ne varsa tatlısından tuzlusuna, börekler, güllaçlar, pideler, sebzeli etli yemekler birbirinden pratik tariflerle Yeşil Elma'da. İftar saatine Yeşil Elma programı ile biraz daha yaklaşırken, davetlilerinize, aile fertlerinize hazırlayabileceğiniz en leziz ve pratik tarifleri Oktay Aymelek sizlerle paylaşacak.

İftar sofralarını Yeşil Elma referansıyla hazırlarken, sahur sofralarınızın vazgeçilmezlerinin neler olduğu hangi alternatif tatlarla sofranızı zenginleştirebileceğinizi öğreneceksiniz.

İftar Zamanı

Ramazan'ın beklenen en güzel sohbet programı “İftar Zamanı” bu yıl
Mekke – Medine, Urfa ve İstanbul / Eyüp Sultan'dan gerçekleştirilecek yayınla Samanyolu izleyicilerini her gün manevi bir yolculuğa çıkarıyor.

Murat Doğru'nun sunacağı “İftar Zamanı”nda Faruk Beşer'in yorumları ve Ayhan Tekineş ile Ramazan'ın en güzel sohbetleri her gün 16:45'te izleyicilerle buluşacak…

Samanyolu Sofrası

İftar Zamanı'nda Murat Yeni 'Samanyolu Sofrası'nda ünlü konuklarıyla halkın arasına girerek keyifli röportajlar gerçekleştirirken, Mekke ve Medine'den muhteşem görüntüleri ve röportajları ise Ahmet Bozkuş an be an ekranlara taşıyacak. Urfa'dan yayınlanan özel röportajlarda ise huzur ve barış adına güzel beldelerimizde yaşanan iftar sofraları, kanaat önderleri ve İslamın güzel değerleri ile alakalı hoş sohbetler eşliğinde ekranlarınızı aydınlatacak…

Gecenin Bereketi

Samanyolu Televizyonu, en güzel iftar programlarının yanı sıra sahur vakti de evlerinize konuk olacak, gecenizi bereketlendirecek. Ramazan gecelerinin en özel sahur programı “Gecenin Bereketi” ile her gece saat 02:15'te İlahiyatçı Yener Öztürk ile sahurunuza ayrı bir lezzet katacaksınız.

Sahur vakti dünyanın en iyi hafızlarının okuyacağı Kur'an-ı Kerim ile beslenip, Yener Öztürk, Osman Güner ve Yunus Ekin hocaların Kur'an tefsirleri ile aydınlanacaksınız.

Resim

Ve 5+1: Şehrayin

Samanyolu Televizyonu'nda bir ilk... “Şehrayin” dizisi de Ramazan'da Samanyolu seyredenlerine özel bir hediye olacak. 18 yüzyılda, İstanbul'da geçen bir Ramazan hikayesi olan Şehrayin kelime olarak “ışıklandırılmış şehir” manası taşımaktadır. Bazen kendi devrinden bazen günümüzün dilinden, şimdinin masala dönmüş anılarını yaşayan geniş bir aile olacak ekrana gelen.

Konusu itibari ile bir İtalyan gezginin, çok duyduğu doğunun batıya ve gökyüzüne en yakın şehri İstanbul'u bir Ramazan ziyaret etmeye karar verir. Bu ailenin yanında kalabilmek için Paşa babasına bir dilekçe yazar ve gereken izni alır.

Muhip evin iç güvey damadı, Mihrace agresif gelin, Safiye Hanım dominant kaynana, Ketum Paşa Baba, yalının neşe kaynağı küçük Tevfik, olmadık yerde sürekli ortaya çıkan Davulcu Hamdi, evde kalmış Karagöz ustası Saadettin ve yalıya sonradan dilekçe ile misafir olan İtalyan Gezgin.

Ramazan boyunca muhteşem bir proje, yüzleri güldürecek Osmanlı'dan günümüze ulaşan Ramazan ritüelleri ile ulaşamayıp tarihe karışan adetleri bütünleştirici ve sıcak bir atmosferde sunacak. Bunu yaparken modern drama tekniklerinden sitcom türünü kullanacak.

14 Haziran 2010 Pazartesi

Kollama 95. Bölüm (Sezon Finali)

Kollama heyecan dolu sezon finaliyle

ekranlara geliyor.


Kollama'nın bu haftaki bölümünde büyük bir can pazarı yaşanıyor. Necip’in ocağı sönüyor. Yiğit hücrede ölümü hissederken, Memduh dalgalarla boğuşuyor. Onlar öyle yiğitti ki, mezarları bile baharı müjdeliyor.

Kollama, sezon finali ile 18 Haziran Cuma akşamı 19.50'de Samanyolu'nda. İyi seyirler...

2010 yılının en iyi dizisi:Kollama


İstanbul Yardımlaşma ve Eğitim Derneği (İYEDER) Ayna programına en başarılı program ve Kollama dizisine de dizi ödülünü verdi!!! 

Link: Kollama ve Ayna'ya Ödül

Dizilerde Okunan Kitapların Satışları Patlıyor!

Türk halkı, dizilerde gördüğü kitapları adeta kapış kapış alıyor, tv destekli kitaplar kısa sürede satış rekorları kırıyor

Türkiye’de halkın yeterince kitap okumadığı söylense ve bu durum bazı araştırmalarla kanıtlansa da Türk halkının kitaplarla olan ilişkisinde medyatik bir boyut da sözkonusu. Televizyonda gördüğü her şeyden etkilenen ve gördüklerini satın alma konusunda adeta yarış yapan vatandaş bu medyatik yönelimini kitaplardan da esirgemiyor.

GÜNDE BİN ADET SATTI

Bir süre önce Kurtlar Vadisi Pusu dizisinde Polat Alemdar’ın okuduğu ‘Türk Peygamber Bozkır’ın Sırrı’ kitabı internette satış patlaması yaşamış ve dizinin yazı grubunda yer alan Ahmet Turgut’un kaleme aldığı roman, çok kısa sürede üç baskı yapmıştı.

Şimdi buna bir örnek daha eklendi. STV’nin Kurtlar Vadisi’ne benzer formattaki dizisi Kollama’nın başrol oyuncusu Necip Amir de yayınlanan son bölümde ‘Bir Yiğit Vardı’ isimli kitabı okuyunca, Erdal Şen’in kaleme aldığı kitap 10 günde 10 bin sattı. Adnan Menderes’in hayatını anlatan ‘Bir Yiğit Vardı’ isimli kitap büyük yankı yaptı. Yitik Hazine Yayınları yetkilileri 20 bin bastıkları kitabın ikinci 20 bin baskısının yapıldığını kaydetti. 

kaynak: star gazetesi

Erdal Şen'in "Bir Yiğit Vardı" kitabı hakkında:

(Kollama dizisinde Necip Amirin okuduğu kitap)

-Bu kitap Adnan Menderes'in biyografisi ile ilgili sıradan bir kitap değildir. Bu kitapta Adnan Menderes hem gayet geniş hem de derin bir şekilde ele alınmıştır. Adnan Menderes'in bir insan olarak tasvirinden, yaşadığı dönemin iç ve dış olaylarına kadar her husus bu kitabı çok iddialı kılacak bir ölçüde ele alınmıştır. Bu kitap aydınlatıcı, ufuk açıcı ve bundan sonraki araştırmacılar için öncülük görevi üstlenecek bir kitaptır. Yazarı Erdal Şen'i derin bir takdirle kutluyor ve bu kitabı Adnan Menderes'le ilgilenen ve ilgilenecek herkese tavsiye ediyorum.
-Aydın Menderes-

Hangi dizide hangi kitap göründü?

Nevzat Tarhan, Psikolojik Savaş: Kurtlar Vadisi

Soner Yalçın, Efendi: Kurtlar Vadisi

Ömer Lütfi Mete, Allah'sız Müslümanlık: Kurtlar Vadisi

Birhan Keskin, Y'ol: Ezel

Henri Charriere, Kelebek: Ezel

Erhan Afyoncu, Osmanlı'nın Hayaleti: Kurtlar Vadisi

Erhan Afyoncu, Osmanlı İmpara-torluğu'nda Askeri İsyanlar ve Darbeler: Kurtlar Vadisi

Zaman - Pazar : Kurtlar Vadisi

iki darbe arasında,iskender pala : Kollama dizisi (STV)

Bir Yiğit Vardı, Erdal Şen : Kollama dizisi (STV)

Kollama 94. Bölüm Fragmanı

Kollama 94. Bölüm

Korku krallığı yıkılıyor… Aydınlık bir ülke için Yiğit tüm karanlıkları yakıyor… Şimdi ölüm zamanı… Necip, Yiğit’i, Memduh Sabit’i adım adım izlese de olayla engel olamıyorlar… Kollama sesi soluğu kesecek bir bölümle geliyor...

Kollama 93. Bölüm Fragmanı

Kollama 93. Bölüm

İpin ucu kaçıyor… Kim kimin dostu, kim kimin düşmanı artık belli değil… Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor ama gene bir sonuç çıkmıyor… Yiğit bile Pikeaslar tarafında yaşanan dalgalanmaya şaşırıyor… Sabit tarafından satılmışlığına inanan Yiğit, namluyu bu kez Sabit’e çeviriyor… Necip ise ağır bir finale doğru ilerliyor…Kollama severleri aksiyonun dorukta olduğu bir bölüm bekliyor…

6 Haziran 2010 Pazar

Kollamadan Sinema Müjdesi!!



STV nin beğeniyle takip edilen dizisi KOLLAMA sinema çekimlerine hazırlanıyor!!!

Takvimler ekimi gösterince çekimler başlayacak inşallah...

Kollama Her Yerde

STVnin beğeniyle takip edilen senaryosuyla dikkatleri çeken gündemi yakından takip ettiğini senaryosuyla gösteren KOLLAMA dizisinin oyuncuları yurt içi ve yurt dışı birçok etkinliğe katıldı ve katılmaya devam ediyor!!!

20 Mayısta Antalya'daydılar

Kollama Ekibi 24 Mayıs Almanya'daydı


Oyuncuların konuşmalarını izlemek için TIKLAYINIZ

Kollama Ekibi 28 Mayıs Osmaniye'deydi

Kollama Ekibi 4 Nisan'da Fransa'da

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Kollama 92. Bölüm Fragmanı

Kollama 92. Bölüm

Yanan ateş her yere sıçrıyor....

Yiğit, Necip'ten sonra Memduh’ u da gözden çıkarıyor..Yiğit’ in kurşunuyla yere yığılan Memduh hastaneye kaldırılırken,artık Necip'in canına tak ediyor.. Bir kurşunda Necip'ten Yiğit'e geliyor... Kardeş kavgasının tozu dumana kattığı bu bölümde sinsi planlarda devreye girmek için sabırsızlanıyor.. Kollama heyecanın dorukta olduğu muhteşem bir bölümle geliyor…

Kollama 91. Bölüm Fragmanı

18 Mayıs 2010 Salı

Kollama oyuncuları,Osmaniye İ.Ö.O.’nu ziyaret etti



Kollama dizisinin oyuncuları 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü münasebetiyle Çubuklu Osmaniye İlköğretim Okulu’nu ziyaret edip, öğrencilere tiyatro hakkında bilgi verip, merak ettikleri konuları cevaplandırdı

Samanyolu televizyonunda cuma akşamları yayınlanan ve büyük beğeniyle izlenen Kollama dizisinin oyuncuları 27 Mart Dünya Tuyatrolar Günü münasebetiyle Çubuklu Osmaniye İlköğretim Okulu’nu ziyaret edip, öğrencilere tiyatro hakkında bilgi verip, merak ettikleri konuları cevaplandırdı. Kollama dizisinin başrol oyuncuları Orhan Bıyıklı (Yiğit), Mehmet Özgür (Necip Amir), Osman Kot (Hayri), Ertan Kılıç (Memduh) seminerden sonra okul velilerinin hazırlamış olduğu yemekleri hep birlikte yediler.

Kollama ekibinin Çubuklu Osmaniye İlköğretim Okulunu seçmelerindeki asıl neden ise, Orhan Bıyıklı’nın eşi Burcu Bıyıklı’nın bu okulda sınıf öğretmeni olması. Okula ziyarette bulunanlar arasında Başiskele Kaymakamı Selam Aydın’ın eşi Birsen hanım, çocukları Ömer ve Nursima Aydın’da vardı. Okul Müdürü Oktay Ayyıldız, bütün misafirleriyle yakından ilgilenerek, kusursuz bir ev sahipliği yaptı.

Kollama 91. Bölüm

Necip’i kaçıran Yiğit gerçekten aklını kaybediyor. Pişman olacağı işi yapan Yiğit, kendinden de vazgeçiyor.. Hüner, Rana, Memduh herkes şokta.. Yiğit geri dönüşü olmayan son için hızla ilerlerken, Sabit, Arzu’ya duyduğu sevgiden hata üstüne hata yapıyor… Yiğit’ Necip’i, Sabit Yiğit’i zora sokunca baykuşlara bayram vakti geldi demektir…

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Kollama 90.Bölüm


Kollama’ da bu hafta vukuatlar büyüyor… Sabit’e sıkılan kurşun Yiğit’in sonunu hazırlıyor. Vicdan azabıyla yanan Yiğit, Pikeasların tahliyesini de duyunca hepten çılgına dönüyor… Yiğit’in eli tetikte, namlunun ucu Necip’te.. Gelmeyen adaletin faturası Necip’e kesiliyor… Karakolda olaylar dur durak bilmiyor… Gerilim dolu bir bölüm Kollama severleri bekliyor…

STV..

kollama

Necip Amir: "Kollama, Hayalî Bir Dizi Değil, Belgesel"


Kollama'da oynadığı Necip Amir rolü ile izleyicinin sevgisini kazanan Mehmet Özgür, oturuşuyla kalkışıyla tam bir emniyet görevlisi. Belki düzensiz beslenmeden olacak biraz kilo almış.

"Kendimizi teşkilatın içinde gibi hissetmeye başladık." demesinden, rolüne verdiği önem anlaşılıyor. Diğer polisiye dizileri de takip eden Özgür, "Farkımız onların mesleği daha soft vermeleri. Gerçekçilikten uzak. Biz hayalî bir şey çekmiyoruz. Belgesel çekiyoruz. Bir çatışmanın içindeyiz ve onu canlı veriyoruz." diyor. Sette ziyaret ettiğimiz Mehmet Özgür'e dizinin geleceğini, rolünü ve ülkemizin içinden geçtiği süreci sorduk...

Kollama üç dönemdir ekranda, neler değişti?

Kendimi teşkilatın içinde gibi hissetmeye başladım. Keyifli, ancak bazen sıkıntılı. Vatandaş bizi gerçekten polis gibi algılıyor. 'Emniyet amiri' diyorlar. Düzenli beslenemediğimiz için kilo aldık.

Aldığı reyting ve binlerce 'fan'ıyla dikkat çeken Kollama niçin bu kadar sevildi?

Samimiyet. Severek yapıyoruz. Dostluklar iyi. Türkiye gerçeklerini yiğitçe ortaya koymamız.

Diğer polisiye dizilerden farkınız ne?

Onlar daha soft veriyorlar polisliği. Topluma başka şeyler dayatıyorlar. Özentili bir hayat mesela. Polislerin kaldıkları evlere, çocuklarının okullarına, bindikleri arabalara bakın. Bizde tam tersine mesleğin zorlukları anlatılıyor. Ortalama 2 bin lira alan bir polis ne yaparsa biz öyle davranıyoruz. İşte samimiyet bu.

'Biz daha gerçekçiyiz' diyorsunuz yani...

Evet, biz gerçeğe en yakın diziyiz. Hayalî bir şey çekmiyoruz; belgesel çekiyoruz. Bir çatışmanın içindeyiz, canlı veriyoruz.

Necip Amir sevildi. Sizde nasıl bir etki bıraktı rolünüz?

Bizde başrol, dizinin kendisi. Başrol oynaması insanı değiştirmemeli. 'Önce insan' diyoruz. Yoksa iyi oyuncu olamazsınız. Mesleğinizi severseniz bir yerlere gelebilirsiniz. Ben seviyorum ve Rabb'im de karşılığını veriyor sanırım. Üç senedir haftanın beş günü 'Necip Amir'im. Sivilleri de giyseniz onunla yaşamaya başlıyorsunuz.

Gerçekten polis olsaydınız böyle mi olurdunuz?

Güldürmeyi ve gülmeyi seven biriyim. Necip olamadım ama yaklaşıyorum. Bir de bu işe başlarken 'Ne işin var Samanyolu'nda?' demişlerdi. Ama bu sektörün içinde paylaşmayı, dostluğu burada öğrendim. İhtiyacın olduğunda bir elin uzandığını burada gördüm.

Dizi gündemle paralel gidiyor. İzleyici doğru algılıyor mu?

Anlamak isteyen, önyargılı olmayan kitle bunu düzgün anlıyor. Önyargılı bir kitle de var. Oturup tartışıyoruz onlarla. Cesaretli bir iş yapıyoruz. Bugün Türkiye'de bunları söyleyen ikinci bir dizi yok. Kurtlar Vadisi de dahil.

Tehdit, uyarı da geliyor mu?

Şahsi olarak var. Kanala da geliyordur. Ben Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu'ndayım. Yani CHP'li bir belediyedeyim. Orada tartıştığımız oluyor, ama sorun değil. Profesyonel bir iş yapıyoruz. Bir şey anlatıyoruz; inanan inanır, inanmayan inanmaz. Bana göre bu ülkede kötü şeyler oluyor. Dünyanın en verimli bölgesindeyiz, ama bir türlü gelişemiyoruz. Bir şeyler döndüğüne inanıyorum.

ZAMAN

Kollama Ekibi 'Check-up'tan Geçti


Samanyolu TV'nin "Kollama" adlı dizisinin oyuncuları Özel Sema Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçti.
Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan ve büyük beğeniyle izlenen Kollama adlı dizinin oyuncuları ve yapım ekibi Özel Sema Hastanesi'nde Check-up'tan geçti.

Yorucu bir sezon geçiren oyuncular, sağlık kontrollerinin hastanenin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özcan ile kahvaltı yaptı.

Kollama dizisinin oyuncuları Özel Sema Hastanesi ziyareti sırasında hastane yöneticileri tarafından karşılandılar. Hastane yöneticileri ve doktorlarla sohbet eden dizinin oyuncuları ve yapım ekibi, sağlık hizmetlerinin geldiği noktayı görmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade ettiler.

Sağlık kontrolünden sonra hastaneyi gezen oyuncular, sağlık hizmetleri hakkında bilgi aldıklarını ve gösterilen ilgiden çok memnun kaldıklarını dile getirdiler.

Oyuncular, Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Özcan ile yaptıkları kahvaltıda hatıra fotoğrafı çektirirken sergilediği sempatik tavırlarıyla dikkat çektiler.

SAMANYOLUHABER

kollama

7 Mayıs 2010 Cuma

Kollama'dan Önümüzdeki Sezon Müjdesi!


İzmir'de eğitim kalitesiyle kendini ispatlamış bir ilkokulun dünkü misafirleri Samanyolu Televizyonumuzun güzide dizisi Kollama'nın oyuncu ekibi.Okulun muhteşem girişinden heyecanla girdim.Duvarlarda güzel dizimizin afiişleri asıklıydı.Yaklaşık 100-200 arasındaki seminer salonu minikler ve öğretmenleri ile doluydu..Herkes heyecanla,gelecek misafirleri bekliyordu.Ve o an.Kapının girişinde ilk olarak Mehmet Özgür görüldü.Tüm öğrenciler birden ayaklandı..Alkışlar salonu çınlattı.Bir yandan konfetiler patlatıldı.Bu sahne bence görülmeye değerdi.Mehmet abi de benim gibi düşünüyordu sanırımçBayağı bir şaşırdı ve yüzü tebessümlerle doldu.Oyuncular sahneye alındı.Ve söyleşi başladı.Deniz Evrenol ve Ertan Kılıç İzmir'li olma hasebiyle öğrenciler tarafından uzunca bir süre alkışlandılar.Osman Kot bunun üzerine "Bu kadar alkışlanacağını bilseydim ben de İzmirli olurdum" dedi.Miniklerin soruları duyulmaya değerdi.Kendilerinden beklenmeyecek olgunluktaydı.Sanki büyümüşte küçülmüşlerdi.Oyuncular soruları beğendi,daha önce hç sorulmayan soruların sorulduklarını söylediler.Oyunculara "Kollama'da rol seçimi size verilseydi hangi rolü oynamak isterdiniz" sorusu yöneltildi.Hüner Hanım ve Rana hallerinden memnun olarak başka rol seçmek yerine kendi rollerinde kalmayı tercih ederken Memduh ve Necip'in seçimleri onlardan farklıydı.Memduh:"Ben oyunculuk açısından olaya bakıyorum.Hayri ya da Pkeas'ı oynamak isterdim" derken Necip amir:"Ben ise Alperen'i oynamka isterdim.Çocukluğuma dönmek istiyorum" dedi.Hayri ise "Ben Yiğit olmak isterdim" dedi.Başka meslek seçmeleri hâlinde Ertan Kılıç ilk önce polis olmak istediğini söyledi,alkışlar salonu inletirken "Alkışlayacağınızı bildiğim için polis dedim.Ama ben aşçı olmak isterdim" dedi.Deniz Evrenol ise diplomat ya da fizikçi olabileceğini söyledi.Ortamın sıcaklığı ve güzelliği beraberinde esprilileri de getiriyor,gülüşmeler kuşatıyordu etrafımızı."Kollama dizisi ne anlatıyor" sorusun üzerine Mehmet abi :"35 yıldır ülke insanımız acı gördü.Ben bu ortamda büyüdüm.Bir avuç kötü insanını kurduğu tezgahlarla.Ama siz böyle büyümeyeceksiniz.Güzelliklerle büyüyeceksiniz" dedi.En sevdiğim soru ve cevap buydu benim için.Ayrıca diziden ayrılmak istediğiniz anlar oldu mu sorusu üzerine "Olmadı",diyen oyuncular ilave etti "Biz ayrılamk için bu yola girmedik."Kollama'nın bu sezon biteceğinden endişe eden minikler endişelerini dile getirirlerken Hidayet Karaca müjdeyi verdi."Kollama önümüzdeki sezon da devam edecek".
"Hiç oynamak istemediğiniz ya da senaristin şunu yazmasaydı dediğiniz yerler oldu mu " sorusuna Mehmet Özgür gülerek,"Geceleyin Boğaz'ın sularına girerken söyledim.Bari yazın yazsaydınız bu sahneyi dedim".Hayri karakterine ise gerçekten yüzme bilip bilmediği soruldu.Osman Kot bu sorunun hayli sorulduğunu yüzmeyi çok iyi bildiğini söyledi.
Sivil hayatta Kollamada'ki rollerinden etkilenip etkilenilmediği soruldu.Memduh :"Trafikte polisler durdurdu mu 'Ben başkomiser Memduh Özyurt 'demeyi çok istiyorum dedi." Böylece hoş bir sohbetin tadı damağımızda kalarak bir saati doldurduk.Söyleşinin sonunda pazar günkü anneler günü hatırlanarak,okulun mink öğrencilerinden bir güzel elinde çiçekle Hüner annemizin elini öptü.Güzel annemiz "İlk defa bana Hüner anne denildi" diyerek mutluluğunu dile getirdi.Öğrencilerle fotoğraf çekilirken ,oyuncular öğrencilerin arasına dağıldı.Harika ortamın,fevkalade karelerinden anlık fotoğraflar. Okul harika bir şekilde ağırladı oyuncularımızı.Gönülden okulu tebrik etmek istiyorum..

samanyolu fanı esranurr

kollama

4 Mayıs 2010 Salı

Kollama 89. Bölüm

Sabit, kardeşi ile göz göze gelince, gerçeklere değil, inanmak istediklerine inanıyor.. Arzu ise ağabeyine sürpriz hazırlamakta kararlı.. Kaya Minik, Pikeas ve Hazırol çıkacakları günü sayıp parmaklıklar ardında eğlenirken, Necip, adalete güveniyor.. Her şey Hakim Yüksel’ in vereceği karara bağlı, Hakim ise kızının kaçırılmasından dolayı karasız… Ya kızına kavuşmak için katil ruhları salacak ya da binlerce çocuğun ve ülkenin istikbali için kendi evladını kurban verecek…

kollama

26 Nisan 2010 Pazartesi

Kollama 88. Bölüm


Kaya Minik, Hazırol, Pikeas ve diğerleri tek tek içeri alınırken, yargıya bir engel gelir. Zeki Yahya olayları içine sindiremezken, Süha hukukçu kimliği ile devlete destek vermeye başlar.. Yiğit, Pisagor'u kendi mahkemesinde yargılamış ve geçmişin intikamını almak için bir kibrit çakmıştır..Sabit'i ise duygusal boşluğa düşürecek bir sürpriz beklemektedir..

22 Nisan 2010 Perşembe

Dizi Oyuncuları İstiklal Caddesi'nde Gül Dağıttı!


Dizi oyuncuları İstiklal Caddesi'nde gül dağıttı... 


Peygamber Efendimiz'in (sas) 1439. doğum yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinliklere bir yenisi eklendi. Diyanet İşleri Başkanlığı önceliğinde Taksim Meydanı'nda halka gül dağıtıldı.Samanyolu Televizyonu'nun sevilerek izlenen 'Kollama' dizisinin oyuncularının katıldığı etkinlik büyük beğeni topladı.Beyoğlu Müftülüğü'nce düzenlenen organizasyonda 5 bin gül ve hadis kartelası verildi.Kollama dizisi oyuncusu Yiğit karakterini canladıran Orhan Bıyıklı ile Yeliz Şar ve Deniz Evrenol da büyük ilgi gördü.Organizasyon turistler tarafından merakla izlendi.

Kollama Dizisi