Kollama

Kollama
kollama dizisi

Hoşgeldiniz!

Sitemde Sizlere Kollama Dizisi Bölümleri, Kollama Dizisi Resimleri, Kollama Dizisi Müzikleri,Kollama Dizisi Videoları, Kollama Dizisi Oyuncuları Hakkında paylaşım yapmaya çalışacağım, ilgilerinizi ve yardımlarınızı bekliyorum...

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Kollama Dizisi Naim Emice Gaffur Uzuner Roportaji

Kollama Dizisi Ropörtaj Naim Emice Gaffur Uzuner

Aslen Ankaralıyım ama burnum Karadenizli...
MEHMET RIFAT YEĞEN
Tiyatrocu ve komedyen Gafur Uzuner, şimdiye kadar Karadenizli tiplemeleriyle tanınıyordu. Ancak yönetmenleri önyargılarını aşmaya davet eden Uzuner, “Bence komedyene en dramatik roller verilmeli. Güldürmeyi başaran adamın ağlatması çok daha kolay olur. Kendime güveniyorum. Tekliflere açığım.” diyor.

Komik tiplemeleri ve sempatik tavırlarıyla tanınan komedyen Gafur Uzuner, uzun yıllardan beri ekranlarda boy gösteriyor. Karşımıza nerede ve ne zaman çıkacağı hiç belli olmuyor. Kah bir tiyatro oyununda, kah bir sinema filminde; bazen bir dizide bazen sokakta mikrofon tutuyor bize, kimi zaman da bir hemşehriler gecesinde yine mikrofon elinde çıkıveriyor sahneye Uzuner. Adı söylendiğinde biraz duraksayanlar, yüzünü görür görmez mütebessim ifadeyle “Aaa tanımaz olur muyum hiç” diyor. Yıllardır ekranlarda olmasına rağmen hiç eskimeyen yüz Gafur Uzuner, samimi olduğu için yıllardır ekranlarda var olabildiğini söylüyor. Geçtiğimiz yıl Mesut Uçakan’ın yönettiği “Anka Kuşu”nda rol alan sanatçı, halen STV’nin sevilen dizisi Kollama’da oynuyor. Kanal A’da ise her gün yayınlanan ‘Söyle Yakıştır’ programıyla izleyicilerin karşısına çıkan bu samimi sanatçı, “Komedyeniz diye sürekli komik tiplemeleri canlandırmamız gerekmiyor. Ben yönetmenlerin yerinde olsam komik oyuncuya en dramatik rolleri veririm. Güldürmeyi başaran, ağlatmayı dünden başarır.” diyor.

‘1001 surat’ gibi 1001 şive ile insanlar sizi tanıdı. Her yerin şivesini konuşmak için nereli olmak lazım?

Her ne kadar burun Karadeniz’den olsa da kütük başka; Ankaralıyım ben. Ben özellikle bazı yöreleri çok iyi konuşuyorum. Mesela Kayseri’ye, Erzurum’a ya da Kastamonu’ya hiç gitmediysem; yakınlarım arasında o yöreden kimse yoksa yani gözlem şansım olmadıysa gidip birileriyle konuşmaya çalışıyorum. Bir yerden bir şey duyuyorum, hemen kaydediyorum. Güneydoğu şivesini çok daha iyi konuşurum. Hatta bazı oyunlarda arkadaşlara nasıl konuşulacağını bile öğretirim. Herhalde ülkemizin tam ortasından Başkent’ten olmak lazım…

Lazım demişken, dedelerde Lazlık vardır belki, yok mu?

(Gülüyor) Yok, hepsi Ankaralı.

Karadenizliler, Ankaralı olduğunuzu öğrenince ne diyor peki?

Çok sempatik geliyor onlara. Şiveye bakıyorlar, burna, göz rengime bakıyorlar Karadenizli zannediyorlar. “Ula Gafur Abi bunlara niye bir şey demeyisun. Bizim şivenin içine ediyiler” dedi biri. Onları şikâyet ediyorlar bana. Neden şivemize sahip çıkmıyorsun diye bana kızıyorlar.

Herkes sizi komedyen olarak tanıyor ama ressam olduğunuzu bilen az...

Resimle ilgilenenler biliyor. Resimden diplomam, tiyatrodan da sertifikalarım var. Şimdilerde bulmak pek mümkün değil ama mesleklerimi seviyorum. Suluboyada iddialıyım. Öbürlerini de yapıyorum. Resimlerimi satıyorum. www.lebriz.com’da resimlerimi görebiliyorsunuz.

Tiyatro yılları…

Uluslararası Sanat Gösterileri AŞ diye bir kuruluş vardı o zaman. Türkiye’de aklınıza kim gelirse; Adile Naşit’ten Şener Şen’e, Ayşen Gruda’dan Nevra Serezli’ye, Erol Evgin’den Necla Nazır’a, Müjdat Gezen, Perran Kutman’a, Uğur Yücel, Demet Akbağ, Yasemin Yalçın... Düşünün 20 yaşında bir delikanlı rüyamda göremeyeceğim bu kadar büyük oyuncuyla aynı sahneyi paylaştım. Hepsi benim hocamdır. Herkesten bir şey öğrendim.

Ailenizde var mı başka ressam?

Ailede kız kardeşlerim çok yetenekli resim konusunda. Onlar bu işe yönelmedi ama bir hobi olarak kaldı onların hayatında. Ama rahmetli babam çok destekledi beni.

Sokak röportajları yaptığınız bir televizyon programınız var...

Sokakta iş yapmayı çok seviyorum. Uzun soluklu bir program oldu. Kanal A’da devam ediyor. 120’sini Ankara’da, 120’sini de İstanbul’da çektim. Sokağa plan yapmadan çıkarım. Sürprizler bekliyor orada. Eğleniyorsun. Her şey var. ‘Hayatta ve sanatta samimiyetten, içtenlikten yanayım’ diye yazdım broşürüme. Bakın mesela televizyonda bir yığın program var. Ama samimi olan kazanıyor. Samimi değilse halk ayırtına varıyor ve yüz vermiyor ona.

Samimi program nasıl olmalı, kim samimiyetsiz mesela?

Polemik çıkaracak sorular bunlaaar. (gülüyor) Samimi olanı söyleyeyim ben. Örneğin Oktay Usta. Pırıl pırıl bir insan. Çok iyi bir aşçı ve her türlü meslekten birçok kişiyi konuk ediyor programına. Oktay Usta, bir tiyatrocu kadar tiyatrodan ya da bir ressam kadar resimden anlamaz. Ama anlıyor gibi de yapmaz. Bilmediğinin farkındadır ve ona göre konuşur. Eğer biliyor gibi davransa samimiyetsiz olur. Şimdi Oktay Usta’nın yemek programı neden en çok izlenen program; çünkü adam her yönüyle samimi. Tabii bazen profesyonelce yutturanlar da var. (Yine gülüyor)

Samimi olunca mı mikrofona herkes konuşuyor? Bu işin sırrı bu mudur?

Bana herkes konuşuyor. Bakanlarımızdan en az beş altı kişi var gördüğümde sohbet edebileceğim. Ama bir o kadar da çoban tanırım Türkiye’nin muhtelif yerlerinde. Böyle geniş bir yelpazem var çevre açısından. Ben köyü de, biliyorum kenti de biliyorum.

Anka Kuşu’nu izleyenler canlandırdığınız karakteri görünce şaşırdı mı? Çünkü komik bir karakteri oynamadınız.

Komedyen adam dramın kralını oynar. Güldüren adam var ya, ağlatmayı çok kolay yapar. O filmde komedi hiç yok. Biraz böyle saflığı olan, vefakâr, temiz, düzgün bir adamdı. Yeşilçam ödüllerinde en iyi erkek oyuncuya adaydı. Ama popüler filmler ödül alıyor. Anka Kuşu’nu 30-32 bin kişi izledi yanılmıyorsam. Şimdi bir milyon kişinin seyrettiği filmler dururken sen ağzınla kuş tutsan olmuyor. Mesut Abi yaptığı özel bir bakışın eseri Anka Kuşu’nda emeğinin karşılığını alamadı. Bakın, mustarip olduğum bir şeyi söyleyeyim size. Bence yönetmenler önyargılı olmamalı. Hatta ben şundan yanayım. Komedyene drama oynatıp ezberi bozmak daha heyecan verici olur. Seyirciyi de şaşırtır, ‘vay be’ dedirtir. Zaten dünyada da çok örneği var. Ben de farklı rollerle çıkıp ezber bozmak istiyorum. Sinema tekliflerine açığım. Garantili ezber bozulur. Yaparım da. Çok da iyi oynarım abi.

Başka bir film var mı projeler arasında?

Bir de ‘Gölgeler’ diye bir filmde oynadım ama bitmedi hâlâ o filmi. Alman bir karakteri oynadım. Almanca tek kelime bilmem ama. Tek kelime Almanca bilmem ama sufleyle konuştum.

Dili bilmeden zor olmadı mı? Bir yerde bir falso illa ki verilir...

Allah vergisi bir yetenek bu. Fransızca bir şeyler söyle bana “nö me lan tom duye” gibi benzer seslerle karşılık veririm mesela. Dile karşı bir kabiliyetim var. Ağızları, şiveleri hemen çıkarırım. Kulak yatkın bu işe.

Resimden geçinmek mümkün mü. Tavsiye ediyor musunuz gençlere; tercih dönemi malum...

Resimle geçinen bir insan değilim ama geçinenler var. Hocalarımdan görüyorum. Üniversitedeyken ciddi anlamda sıkıntı çeken hocalarım emekli olduktan sonra resimlerini satarak iyi paralar kazandılar. Hani diyorlar ya, marka oldu diye.

Hakikaten espri anlayışımız değişti mi? Eskiden güldüklerimize artık gülmüyor muyuz?

Değişim var ve bunu doğru buluyorum. Bizden çok yetenekli gençler var. Eskiler pek kabullenmek istemezler ama öyle. Bir kere kabiliyet anlamında bizim önümüzdeler. Komedi anlayışının değişmesinden daha doğal ne olabilir. Beslenme anlayışımız bile değişti. Rahmetli olmuş bir komedyen ağabeyimiz mesela, plastiği çok iyidir. En sıradan bir şeyi bile ustaca satar. Fakat onun komedi anlayışının bugün devam etmiyor olması kötü bir şey değildir. Cem Yılmaz’a gülüyorum en çok komedyenler arasında. Beyaz da mesela düzgün, kaliteli çocuk. Biraz da öyle olmak lazım.

Bir taraftan eskiden güldüğümüz şeylere gülmüyoruz diyoruz ama Recep İvedik’i 4,5 milyon kişi izliyor. Bunu nasıl açıklayabiliriz?

Ben işim icabı gittim filme. Sonuçta kim ne yapmış bakmam lazım. İzleyince “Eyvah bunu niye yapmış yav yazık.” dedim. Oysa çocuk çok yetenekli. Ama üzerinde daha çok düşünerek çok daha kaliteli bir şey çıkabilirdi. Basit ya da ilkel bir karakteri canlandırabilirsin ama kendi içinde lezzeti olmalı. Orhan Boran usta, bir fıkra anlatırdı. Ama o kadar ustaca anlatırdı ki, ahlaka mugayir bir kelime bulamazsınız. Herhalde insanlar son zamanlarda olanlardan bıkmış, bunalmış, hiç kafamız yorulmasın demişler. Ondan bu kadar kişi izlemiş diye düşünüyorum.


Kaynak: Zaman Pazar

Hiç yorum yok:

Kollama Dizisi